Ulu Tanrı, aman, halimize nazar kıl! Şimdi, bizi bir gün kabul edeceğin "Cennet" ile "Cehennem"in işleriyle meşgul olacak sıra değil. Temmuzun ortasındayız; bu, zaten bir netameli aydır. Yeni tabirle -sen âlimsin, elbette manasını bilirsin- radikal bir düzene muhtacız, Ya birdenbire zekâmızı al; ne bugüne kadar icat ettiklerimizi kullanabilelim, ne de yeni icatlar çıkarabilelim. Ya suların bir kısmını kara yap; dünyaya rahatça sığışabilelim. Ya bütün petrolleri kes, tüket; maden kömürlerini kül et, savur; lastik ağaçlarını yık, kurut; harp aletlerini kullanamayalım. Ya Almanların duasını kabul et; gökten zembil zembil ekmek, tereyağı, kahve, tütün, ne lazımsa, ne eksikse gönder; bet sesinden kurtulalım. Ya İtalya'nın tek çizmesinin yanına bir tekini daha ihsan buyur, el malına göz atıp el uzatmaktan vazgeçsin: şamatasından halas olalım. Yahut da bunların hiçbirini yapmak istemezsen, dünyamıza doğru yaklaştığını gazetelerde memnuniyetle, ümitle okuduğum kuyruklu yıldızına fazla bir sürat ver ve şu emri tebliğ eyle:
"İstikamet, doğru arz!"
Ağustostan evvel bize yetişsin, bir anda hepimiz tuz buz olalım; tam düzenini bir türlü veremediğin belalı dünyadan sen de, biz de kurtulalım. Sen bunu yapmazsan, sanıyorum ki, harbe hazırlana hazırlana, yere, göğe, denize dinamit, gaz, bomba yığa yığa, pek yakında bizler, bizim küremizi kuyrukluyıldız haline sokup senin yıldızlarına, belki de dosdoğru sana saldırtacağız. Işi o derece azıttık, haberin ola!
Hâşâ, elbette bilirsin!