Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emre Uçan

11 Mart 1919. İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb, Londra'ya gönderdiği iletisinde şöyle yazıyordu: "Yeni hükümet, övünülecek bir çabayla yeniden tutuklamalara başladı. İtaatli bir ata fazla antrenman yaptırıyoruz. Daha fazla adam tutuklarsak bu hükümet istifa eder. Daha iyisini de bulamayız. Başbakan her bir valiye bir İngiliz danışman atamak istiyor. Bizi mahcup ediyor."
Reklam
19 Ocak 1919. İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb, Londra'da Ronald Graham'a gönderdiği mesajda: "Vali atamalarının, basının, demiryollarının sıkıca ellerinde bulunduğunu, hapishanelerden istedikleri Rum ve Ermenileri serbest bıraktıklarını" bildiriyor ve "İstediğimiz her şeye el koyuyoruz. Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor. Padişah bizi buraya yerleştirmek istiyor," diyordu.
Bu paradoksun -zaten kendi içinde imkânsız olan bir şeyi yasak- lamak niye?- çözümü şuradadır: İmkânsızlık varoluş düzeyiyle ilgi- lidir (imkânsızdır; yani yoktur), oysa yasak onun yüklemlediği özel- liklerle ilgilidır (jouissance, özellikleri yüzünden yasaklanır).
Sayfa 198Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Fiat justitia, pereat mundus! ("Dünya yok olacaksa bile, adalet yerine gelsin") Kutsal Roma İmparatoru 1. Ferdinand
Sayfa 195Kitabı okudu
158 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
Yazılmamış Tarihimiz Seçmeler 3
Yazılmamış Tarihimiz Seçmeler 3Cemal Kutay
9/10 · 14 okunma
Reklam
Damat Ferit'ten Yüksek Komiserliğe sunulan projede (30 Mart 1919), İngiltere'nin gerekli gördüğü yerleri 15 yıl işgal edebileceği, nezaretlerde (bakanlıklar) İngiliz müsteşarlarının bulunacağı, vilayet- lerde vali muavinliği görevini İngiliz konsoloslarının yapacağı, mali- yenin de yine İngiltere'nin denetimine bırakılacağı belirtilmişti. Ferit Paşa bunları sunarken, Vahdettin'in amacının da "Osmanlı hüküme- tini İngiltere Devlet-i fahimesine (büyük devletine) mutlak bir tes- limiyetle bağlamak" olduğunu açıklamıştır. Daha öncesinde, Tevfik Paşa'nın Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa da yüksek komisere, pa- dişahın ve umumun arzusunun "İngiltere tarafından idare edilmek" olduğunu bildirmişti (30 Aralık 1918).*
Casusluk: Kuvayı Milliyecilerin Belgeleri Çalınıyor ve İngilizlere Veriliyor Ankara Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk başkanlığında bir kurul Paris ve Londra'da görüşmeler yapmak üzere Meclis tarafından görevlendirildi. Kurul Avrupa'ya gitmek için 7 Şu- bat 1922'de İstanbul'a geldi. Dışişleri Bakanı Tengirşenk'in özel kalem müdürü, akrabasının evinde kalıyordu. Polis eve gizlice girdi ve özel kalem müdürünün çan- tasındaki 6 önemli belgenin fotoğrafları çekildi. Bu belgeler, Padişah Vahdettin tarafından İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold'a ulaştırıldı. Açıkçası Padişah Vahdettin, Milli Mücadele'nin gizli belgelerini İngi- lizlere sunuyor, "casusluk" yapıyordu.
Sevr Batılı devletler tarafından hazırlanan Sevr Barış Antlaşması, Osman- lı Bakanlar Kurulu'nda 20 Temmuz 1920'de görüşülüp kabul edildi. Ardından Padişah Vahdettin 22 Temmuz 1920'de Saltanat Şûra- sı'nı kendi başkanlığında topladı. Sevr Barış Antlaşması, Saltanat Şûra- sı'na davet edilen 43 kişiden 42'sinin oyu ile kabul edildi. Bu 42 oyun içinde Padişahın da oyu vardı. Ardından Padişah onayı ile seçilen 3 ki- şilik Osmanlı Kurulu (Hâdi Paşa, Tevfik Bölükbaşı ve Reşit Halis) Pa- ris'e gitti. Bu kurul 10 Ağustos 1920'de Sevr'de Türk vatanını bölen, Türklüğü yok eden bu anlaşmayı imzaladı. İngiliz ajanı Rahip Frew, Padişahın İstanbul Hükümeti tarafından 17 Ağustos 1920'de Osmanlı Nişanı ile ödüllendirildi.
du anlamına gelen kurudi b) Kök adların sonuna gelerek yer adı yapar Örnek olarak "yaz mevsiminin geçırıldığı yer, yay- la" anlamına gelen yaylağ sözü böyledir, yāy "yaz" anlamında olup yer anlamı kazanması ıçın sonuna - harfi eklenmıştır Yine kış mevsimının geçırıldığı yere kışlağ denir, kış sözünün sonuna eklenen-g harfi ona bu anlamı kazandırmıştır. c) Fiillere eklenir ve sonuna bir de /u/, /u/ ilave edilir. Bütün Türk dillerinde kural böyledir. Bu yolla fiil, bır iş yapılırken kullanılan aletlerin adı olur. Bir şeyin kesildiği aletin adı olan bıçğu gibi ki "kesti, bıçti" anlamına gelen bıçdı fiilinden alınmıştır. Bir şeye vurmak için kullanılan alete urgu nën denır ki, "vurdu" anlamındaki urdı fiilinden alınmıştır. Bazen -g eki de, -ġ ekinin yerini tutar. "Kesmek için kullanılan şey anlamındaki kesgü nëŋ sözünde olduğu gibi ki (11 6ª] "kesti" anlamındakı kesdi sö- zünden alınmıştır. "Savurma aleti" demek olan ewüsgü sözü de böyledir "Savurdu" anlamındakı ewüsdi sözünden alınmıştır
Reklam
Üçüncü Selim'in babası Üçüncü Mustafa da, ilm-i nücum-a (yıldızlara bakarak geleceği öğrenme)ye çok meraklı idi ve Sarayının en muteber mevkilerinden birisi de Müneccimbaşılık'tı Öyle- ki, Büyük Frederik ten bir ilm-ı nücum mütehassısı istediği zaman, bu fi- lozof Kral, şu cevabı vermişti "- Benim yıldızlarım aklım, yıldızların ne dediğini öğrenen mütehas- sıslarım da devlet kadromdur Şevketmeâb Hazretleri irade buyuruyor- larsa kendilerine yer yüzünün mevzularıyla meşgul mütehassıslar takdi- me amâdeyim "
Böylece kitap; saflıkta son kerteyi, güzellikte zirveyi buldu.
Cüretli kızları severim Doğayı da severim Doğaya aldırmayan cüretli kızları Her şeyden çok severim.
Sayfa 229Kitabı okudu
rhan Veli'nin şiirimizdeki yeri nedir? Bu sorunun ya- nıtını Cemal Süreya şöyle verir: "Orhan Veli'nın kavgası edebiyatımızın en büyük kavgasıdır. Bu kavganın yurdumuzdaki bütün şiir köklerini büyük büyük ırgalayan bir işlevi oldu. Irmağın yatağını daha doğal bir vadiye indirdi. Şiire kasket giydirdi, sivilleştirdi onu. Bugünkü şiir verimleri onun verimleridir biraz."
Sayfa 227Kitabı okudu
1.110 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.