Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emin

Emin
@Enveri
Sıkı Okur
Politika
11 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
361 syf.
·
Puan vermedi
Daha önce de siyaset bilimine giriş kitapları okumama rağmen bu kitabı da okumak istiyordum. Kesinlikle şahane bir temel kitap, siyaset bilimi öğrencileri için de başucu kitabı olmalı. Heywood'tan farklı olarak ideolojilere, seçimlere ya da hukuki sistemlere odaklanmak yerine sosyoloji ağırlıklı bir inceleme yapılmış ve özellikle Türkiye çok iyi analiz edilmiş. Ahmet Taner Kışlalı okumaya hız kesmeden devam etmek lazım.
Siyaset Bilimi
Siyaset BilimiAhmet Taner Kışlalı · İmge Kitabevi · 2014248 okunma
Reklam
361 syf.
·
Puan vermedi
Siyaset Bilimi
Siyaset BilimiAhmet Taner Kışlalı
8.5/10 · 248 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Duverger'nin diktatörlükle ilgili kuramını bir kez daha anımsatmakta yarar var: Gelişme düzeyi yükseldikçe ordunun ülke yönetimine el koyma olasılığının azaldığını, ama yönetime el koyduğunda da bunun tutucu olma olasılığının arttığını söyleyebiliriz. Geri kalmış ülkelerde, askerlerin ülke yönetimine karışmaları olasılığı yükselirken, bu karışmanın ilerici nitelikte olma olasılığının da yükseldiği öne sürülebilir. Çünkü ordu , çağın gereksinmelerine ve bu arada çağdaş teknolojiye genellikle ilk açılmış kurum olarak, toplumun geri kalmışlıktan kurtulmasını şiddetle istemektedir. Eski kurumları, eski yapıyı koruyara çağın yakalanamayacağının bilincindedir.
Sayfa 313Kitabı okudu
Ordu niçin siyasete karışır? Bu sorunun yanıtını S. E. Finer başka bir soruyla veriyor: "Ordu tüm diğer sivil güçlerden yüz kez daha iyi örgütlenmiş olduğuna ve modern silahlara sahip bulunduğuna göre, askerlerin niçin bazen siyasal yaşama karıştıklarını sormak yerine, niçin her zaman karışmadıklarını araştırmak daha doğru olmaz mı? "
Sayfa 308Kitabı okudu
Reklam
Duverger, partilerin başındaki "yönetici sınıf'' ya da "iç çevre" nin yenilenmesi ile parti yapısı arasındaki çelişkilere dikkati çekiyor. Merkez otoritesinin güçlü olduğu partilerde kan tazelenmesi daha kolay olurken, demokratik süreçlerin daha yaygın kullanıldığı partilerde tersi görülmektedir. Örneğin Sovyet Komünist Partisi önderi Gorbaçov'un çabalarıyla parti yönetiminde önemli bir gençleşme gerçekleşebilirken, aynı isteği taşıyan birçok Batılı önderler bunu sağlayamamaktadır. Çünkü partilerin alt kademeleri, bu açıdan hemen her zaman tutucudurlar. Alt kademelerde uzun yıllar çalışmadan üst düzeylerde görev alınmasından hoşlanmamakta, bir çeşit kıskançlıkla hareket etmektedirler. Oysa "yaş üstünlüğü, kimsenin hasedini uyandırmayan ve eşitlik duygusunu sarsınayan tek üstünlüktür."
Sayfa 271Kitabı okudu
Ama bazı durumlarda küçük devletler için de, güçlerinin ötesinde bir uluslararası saygınlığa ve dolayısıyla etkiye sahip olma olanağı vardır. Örneğin Kemalist Türkiye, yalnız ulusal bağımsızlık konusunda gösterdiği başarıdan dolayı değil, aynı zamanda içte başarıyla uyguladığı reformlar sonucunda da, gerek geri kalmış gerekse gelişmiş ülkeler kamuoyunda sempati ve destek sağlayabilmiş, bu durum ise ulusal gücün artmasına ayrıca katkıda bulunmuştur.
Sayfa 246Kitabı okudu
Rus Komünist Partisi'nin 1923'te yapılan kongresinde Stalin, proletarya diktatörlüğünün sadece merkezdeki sanayi işçisine dayanacağını ilan ederken, Kalinin de rejimin hedeflerinden birini şöyle özetliyordu: " . . . Bozkır halkları olan Kırgızlara, Özbeklere, Türkmenlere, Leningrad işçisinin ülkülerini kabul etmeği öğretmek. . ."
Sayfa 236Kitabı okudu
''Bu kutuplaşma süreci içinde, emekçi toplum kesimlerinin giderek yoksullaşması da kaçınılmazdır. Çünkü çığ gibi büyüyen işsizler ordusu, aynı işi daha ucuza yapmaya hazır kitleler demektir. Böylece ücretler de boğaz tokluğu düzeyine kadar inecektir. Bir yanda küçük ama çok varlıklı bir azınlık, öte yanda da çok büyük ama çok yoksul bir çoğunluk oluşacaktır. Üretim araçlarına sahip bulunan küçük azınlık "egemen sınıf'ı oluşturur ve geriye kalan büyük çoğunluğu sömürür.''
Sayfa 222Kitabı okudu
213 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.