Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
-Attila ilhan
"Son satırlarımı yazıyorum şimdi son sigaramla düşen her kül son kez düşüyo gibi ve giden herkes hiç gitmemiş gibi gitti baktığım şu gökyüzüne son kez bakıp kapadım gözlerimi kapadım tekrar açmamayı diler gibi."
Bir insanı nasıl bütün hücrelerimden arındırabilirdim o insan benim hücrelerim olmuşken. Nasıl unutabilir insan her sabah onu görme düşüncesiyle uyanıp her gece onu rüyalarında sayıkladığında her sokağı her caddeyi aslında dünyayı o olduğunda anlamlandırabiliyorsa onsuz ne oluyor insan. Bu kadar eksikliği yani onun eksikliğini aslında görebilme şansının olmamasi, karşılıksız olsa da severim imkanından mahrumken nasıl yaşayabilir insan. Onu sadece içinde yaşatırken nefes alabilmesinin sadece düşlerinde gerçekleşebilmesi düş mezarlığında sadece gözyaşlarınla yeşerttiğin onca çiçeğe ve zamansız kaybımın , kaybımın sen oluşuna kokunu özlediğimde içime çekebileceğim tek koku toprak olurken nasıl yaşayabilir insan. Ölenin tek bir beden olmadığını nasıl anlayabilir insanlar ?
-enk