Sonunda kaç yaşında olduklarının bir önemi kalmadı, kız olmalarının da, önemli olan onları sevmiş olmamızdı ve onlar, ağaç evimizden onlara seslendiğimizi duymadılar ve hala duymuyorlar, seyrelmiş saçlarımız ve yağlanmış göbeklerimizle yine çağırıyoruz onları, hep yalnız kalmak için gittikleri, intiharın yalnızlığıyla baş başa kalmak için girdikleri odalarından çıksınlar diye. Ama bu yalnızlık ölümden bile derin ve biz onları yeniden bir araya getirebilecek parçaları asla bulamayacağız.
Anne ve babalarımız bile televizyonda seyrettiklerine inanır, orada söylenenlere katılır olmuştu. Sanki o sunucular, muhabirler bize, bizim hayatımızı, bizden daha iyi anlatıyordu.