Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Fatih Gerçel

Hayatım yanlış yola sapmıştı, insanlarla olan ilişkilerimi bir iç konuşma haline sokmuştum. O kadar düşmüştüm ki, bir kadına âşık olma ile kitap okuma arasında seçim yapmam gerekse, kitabı seçerdim.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
Mangalın önünde bir zaman ikimiz de konuşmadan oturduk. Mutluluğun, basit ve açık bir şey olup bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların, mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu.
Fatih Gerçel
2024 okuma hedefini güncelledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
13/42 kitap - %31 tamamlandı
13 kitap okudu
42 kitap
2.822 sayfa
0 inceleme
29 alıntı
8 günde 1 kitap okumalı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
348 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis
7.9/10 · 16bin okunma
Reklam
Gerçekliğimizle ilgili sorular yeni değildir. Bundan iki bin üç yüz yıl kadar önce Çinli filozof Chuang Tzu, rüyasında bir kelebek olduğunu görmüş ve uyandıktan sonra şu soru üzerinde düşünmüştü: Chuang Tzu kimliğimle, kendimi rüyamda bir kelebek olarak mı görmüş olduğumu, yoksa aslında şu anki kelebek kimliğimle kendimi rüyamda Chuang Tzu adlı bir adam olarak mı görmekte olduğumu nasıl ayırt edebilirim? Fransız filozof René Descartes ise aynı problemin farklı bir biçimi üzerinde kafa yormuştu. Onun merak ettiği şey de, yaşamakta olduğumuz şeyin gerçek gerçeklik olduğunu nasıl bilebileceğimizdi. Soruya açıklık kazandırmak amacıyla bir düşünce deneyi kurguladı: Kavanoz içinde duran bir beyin olmadığım ne malum? Belki de birileri o beyni öyle bir uyarıyor ki, benim burada olduğuma, yere bastığıma, şu insanları gördüğüme ve şu sesleri işittiğime inanmamı sağlıyor. Descartes, bunu bilmenin bir yolu olmayabileceği sonucunu çıkardıysa da, farkına vardığı bir şey daha vardı: Bütün bunları anlamaya çalışan bir ben var merkezde. Kavanozun içindeki bir beyin olsam da olmasam da, bu problem üzerinde fikir yormaktayım. Bunun hakkında düşünüyorum; öyleyse varım.
İnsanlarla yaptığınız günlük konuşmalardan kültür birikiminize kadar, yaşamınız boyunca kazandığınız bütün deneyimler, beyninizdeki mikroskobik ayrıntıları biçimlendirir. Nöral açıdan bakıldığında kim olduğunuz, nerede bulunmuş ve neler yapmış olduğunuza bağlıdır. Beyniniz yorulmak bilmeden biçim değiştirir ve sahip olduğu devreler sistemini sürekli olarak yeniden kurar. Deneyimleriniz benzersiz olduğundan, beyninizdeki nöral ağların içerdiği geniş ve ayrıntılı örüntüler de benzersizdir. Beyniniz yaşamınız boyunca değişmeye devam edeceğinden, kimliğiniz de aslında yer değiştiren bir hedeften farksızdır; nihai varış noktası yoktur.
Freud'un bu yaklaşımı Sufilerin "Öğrenme, dinle" deyişinin farklı bir versiyonudur. Eğer istemli olarak ilgimizi konsantre edersek, keşfedeceğimiz tek şey kendi beklentilerimiz, varsayımlarımız, önkabullerimiz ve eğilimlerimiz olur; bunlar zaten bildiğimiz şeylerdir. Bilgimiz dediğimiz şey bütünüyle varsayımlardan, önkabullerden ve tercihlerden oluşur. Freud iki reçete önerir: İstemli konsantrasyonu ve ilgiyi askıya alın ve anlamın ortaya çıkmasının zaman almasına izin verin. Yani hemen yargılara varmayın veya varsayımlarınızdan başka bir şey bildiğinizi düşünmeyin. Belli bir tip ilgisizlik doğru tip ilgililiğe götürür.
Sayfa 100Kitabı okudu
Johnson, ilgimiz dağıldığında zamanın sıkıcılığının hem baskısı hem de etkisi altına girdiğimizi söyler. Kendimizi dikkat dağıtıcılarla oyalamaya çalıştığımızda -kendimizi meşgul etmeye çalıştığımızda- sıkılırız. İlgi bizi besler; dikkat dağınıklığı ise bizi tüketir. İlgi zamana değerini geri kazandırır. Zamanı, yaşamaya ve geçirmeye değer hale getirir. İyi ilgi iyi yaşam getirir.
"Niçin utanç vericiler?" diye sordum. “Çünkü bu ilişkilerde sevgi yok ve neşe de yok. Bir elektrik fişini çalışmayan bir prize takmak gibi. Dokunma var ama temas yok. Işık da yok."
Reklam
Dikkatle ilişkili çevremiz, öğrencileri edebiyatın, sanatın veya felsefenin değerini kavrayabilecek bir etkileşim için gerekli özelliklerle donatmamıştır; ayrıca kendini adayarak ilgi gösterme, sabredebilme ve yorum zenginliği katabilme gibi alışkanlıkları da vermemiştir; yaşamın daha tehlikeli geçitlerinde ilerlemek adına başkalarının yoldaşlığını ve aydınlatıcılığını bulmaya açık hale de getirememiştir... Dikkat alışkanlıklanmızı bozan şey sadece reklamların kendisi değil, aynı zamanda reklam paralarını kazanmak için şiddetli rekabette hayatta kalan iletişimsel formlardır.
Sayfa 20 - İletişimsel formlar: Sosyal medya platformlarıKitabı okudu
664 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.