Nebi sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyururlar: Hiç şüphe yok ki, Allah, sevdiğine azâb etmez. Fakat bâzen onu imtihân eder.
Müminin nazarında kat'iyetle sâbitdir ki, İzzet ve Celâl sahibi Allah, peşinde ya dünyevi veya uhrevî bir maslahat bulunmayan hiç bir şeyle mümini imtihân etmez. Mümin, ma'ruz kaldığı belâya râzîdır, ona karşı sabreder, tahammül gösterir. Düçâr kılındığı belâdan ötürü, İzzet ve Celâl sahibi Rabbini asla itham etmez. İzzet ve Celâl sahibi Rabbi ile olan meşgalesi ona belâyı unutdurur...
Ey, dünyâ ile meşgul olanlar! Sizler bu mevzularda konuşmakdan vazgeçin. Zîrâ siz, kalb (gönül)lerinizle değil, sadece dillerinizle konuşuyorsunuz. Siz; İzzet ve Celâl sâhibi Allah'dan, O'nun kelâmından, peygamberlerinden ve peygamberlerin halifeleri ve vâsîleri olan tâbîlerinden cidden kaçıyorsunuz. Bütün bunlardan yüz çeviriyorsunuz. Siz, mukadder olan şeyler hakkında, Allah'ın kudreti hakkında,... çekişiyorsunuz...
İzzet ve Celâl sahibi Allah'ın atıyyelerini, nimetlerini, lûtuf ve ihsânlarını bir kenara bırakdınız da halkın lütuf ve ihsânları ile yetindiniz, onlara kanâat etdiniz. Sizin ne İzzet ve Celâl sahibi Allah'ın nazarında, ne de O'nun sâlih kulları nazarında dinlenmeğe değer bir sözünüz vardır. Meğer ki tevbe etmiş, hem de ihlâsla tevbe etmiş ve bu tevbe de sebât göstermiş olasınız. Meğer ki lehinize olan hususlarda da, aleyhinize olan husûs larda da kazâ ve kadere muvafakat edesiniz, râzî olasınız.