Bir kadın arkadaşım günün birinde bana şöyle bir itirafta bulunmuştu: "Aşk hayatımda beni mutlu edecek bir erkekle karşılaşmak istiyorum ama sürekli, bana uygun olmayan ve beni mutsuz eden insanlarla karşılaşıyorum." Ona kötü davranan babasının yaşattığı aşağılanma hissini aşk hayatında tekrar yaşamayı bilinçdışı biçimde istemekte olduğunu, bir terapistle konuştuktan sonra anladı. Duygusal dünyası çocukluğunda zehirlenmişti ve aşina olduğu şeyin; zehrin tadının peşindeydi.
Çılgın sinir cerrahımız Delgado 1973 yılında bu olguyla ilgili de ilginç bir araştırmaya imza atmıştı: George adındaki hastasının rızasını alarak beynine George’un baş çevirme hareketlerini kontrol etmek üzere geçici elektrotlar yerleştirmişti. George’un haberi olmaksızın, ondan uzak bir mesafeden elindeki uzaktan kumanda aygıtıyla gönderdiği sinyallerle ne zaman istese George’un başını çevirmesini sağlıyordu.
Asıl ilginç olansa, uzaktan kumanda edildiğinin farkında olmayan George, başını neden çevirdiği her ne zaman sorulsa kendince makul bir açıklama getiriyor, “terliklerimi arıyorum...”, “bir ses duydum da...”, “yatağın altına bakacaktım...” vb diyordu (Bkz. Myers, 1999, s. 137-8).
Kendi seçimimiz olmayan pek çok davranışımızı kendi seçimimiz sanarak davranışımıza gerekçeler uydurma eğilimimiz pek çok başka araştırmayla da bulgulanmıştır.
Şu örneği ele alalım: Eğer aramızdan biri yüksekte bir yerde durup kollarını kanatmış gibi aşağı yukarı sallayarak uçmayı arzuluyor ve bunu başaramıyorsa, ona verilecek yegâne özgürlük, uçmasının olanaksız olduğu bilgisini kavramasını sağlamaktır.