Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatma

Dünya Sağlık Örgütü, depresyonun kalp hastalıklarından sonra dünyadaki en yaygın ikinci hastalık olduğunu açıklamakta.
Sayfa 52
Reklam
Gerçeği kavramaktan bizi alıkoyan nedir sorusunun cevabını Krishnamurti İlişki Üzerine adlı kitabında şöyle cevaplandırmış: “Kavrayamıyoruz, çünkü kendimiz, korkularımız, ideallerimiz, inançlarımız, umutlarımız, geleneklerimiz, vb. şeyler örtü işlevi görüyor. Bu saptırmaların ardındaki nedenleri anlamadan, algılananı değiştirmeye ya da ona tutunmaya çalışıyoruz, bu da daha çok direnç ve sıkıntı yaratıyor. Asıl üzerinde durmamız gereken nokta, bu saptırmayı ortaya çıkaran nedenleri kavramaktır… İvedi sonuçlar aramak, anlayabilme olasılığını yok etmektir.”
Sayfa 50
Bizim gerçeklik dediğimiz şey insanın yarattığı bir kavram ve çeşitli yönlere çekilerek farklı anlamlarda kullanılmakta.
Sayfa 50

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gerçeklik olarak algıladığımız şeyler, beynimizin bizde yarattığı ve bize göre düzenlenmiş farkındalıklardır. Dolayısıyla her zihnin yorumladığı gerçeklik diğerlerinden bazı farklılıklar gösterebilir.
Sayfa 49
Çağdaş bir insan için politik tavır kimliğinin doğal bir boyutudur. Bu boyutun oluşumu ketlendiginde politik inançların yerini, yarattığı regresyondan ötürü, körü körüne bir kitlesel fanatizm alabilir. Körü körüne deme ihtiyacını duymamın nedeni, “Politikayla ilgilenmeyen toplumların kaderinde cahiller tarafından yönetilmek de olabilir” sözünün çağrıştırdığı bazı olasılıkları da beraberinde getirmesi.
Sayfa 46
Reklam
Tarihçi Arnold Toynbee, “Toplumların karşılaştığı sorunlar onları bileyip güçlendirebilir, ama bu onların sorunları nasıl çözdüğüne bağlıdır,” diye yazmıştı.
Sayfa 44
Aile içi bağırmaların, durumla baş edememe kaygısıyla ilintili olduğuna ilişkin veriler mevcut. Terörize olsa da çocuk, çoğu zaman, bunun anne ya da babanın aczi olduğunu belli belirsiz seçebiliyor.
Sayfa 39
Yetmişli yıllarda politik inançlar, bazı gençlerde “kimlik geçişmesi sendromu”na dönüşmekte ve ideoloji zaman zaman kimliğin temel boyutu olarak yaşanmaktaydı. “Kimlik geçişmesi” kimliğin cılızlaştığı durumlarda ortaya çıkan bir olgu ve insanı tek boyutlu bir kimliğe indirgemekle birlikte, onu dağılmaktan koruyan bir mekanizma. Tabii, bu tek boyutun içeriğini oluşturan ideoloji, geçerliğini ve güncelliğini koruduğu sürece. Nazi Almanya’sındaki nasyonal sosyalistlerde olduğu gibi, geçerli ideoloji çöktüğü an bu tek boyut da yitirildiği için bazı fanatik yandaşlarında oluşan boşluk kişilik dağılmalarına neden olmuş ve intihar olayları yaşanmıştı.
Sayfa 35
İnsan kendi yaşadıklarını algılayabildiğinde karşısındaki insanın yaşadıklarını daha da açık hissedebilir.
Sayfa 34
Bilinçaltındaki kızgınlık ve isyanı denetim altında tutabilmek için çevresine sürekli ödün veren, verdikçe daha çok kızan, kızdıkça daha çok veren, kısırdöngüye kapılmış insanların sayısı hiç de az değil.
Sayfa 33
Reklam
“Şey” bir bakıma, başkalarının bizde gördüklerine inandıkları ve aslında biz olmayan imgelerden oluşur. “Şey” olmaya zorlandığımız için güvenliğimiz nedeniyle bilinçaltında sinsice biriktirdiğimiz kızgınlığımız, kendimizi değersiz hissetmemize neden olur.
Sayfa 33
İlişki içinde karşı tarafı değerlendirmeye çalışıp ona göre tepki vermekle sınırlanmış bir beraberlikte, kendi içimizde olanları algılayıp kendimizi olduğumuz gibi ortaya koyabilmemiz zaten mümkün değil.
Sayfa 33
Kendimize dikkatle bakarsak, benliğimizi ne oranda başkalarının varsaydığımız beklentilerine göre oluşturduğumuzu görebiliriz. Kendimizi “kimlere göre ben neredeyim” rüşvetine göre algılayacağımıza, “bana göre kimler nerede”yi dikkate alarak düzenlemek benmerkezcilik değil, benliğimize sahip çıkabilmektir.
Sayfa 32
İnsan evrenin tekliğiyle bütünleşmek isterken bir yandan da zaten evrenden kopmuş, ben-şey yönelimli insan kitlesine ve o kitlenin yaratıp kendisinin de içinde tutsak olduğu sistemlere ihtiyaç duyar.
Sayfa 31
Aslında bir bakıma, psikoterapi beraberliğinde de ve temel amaçlardan biri “ben-şey” ilişkisinden olabildiğince arınabilmektir. Tabii ne kadarı mümkünse. Ne kadarı dedim, çünkü başlangıçtan yitirilmiş “ben-sen” ilişkisinin karşısında koca bir engel bulunur: insanlar dünyası. İnsanlar dünyası evrenin bir parçası olduğu halde, giderek kabaran kibiriyle, tarihi boyunca kendisini evrenin geri kalanından koparmak için her şeyi yapmış ve yapmaktadır.
Sayfa 31
2.698 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.