12. asırda insanlar bizim yurdumuza “Türkiye” demekteydiler. İtalyan kaynaklarında bunu görüyoruz. Artık kırsal bölgelerin Türkmen göçebe ve köylüler , şehirlerin ise büyük Türk nüfus tarafından doldurulduğu anlaşılıyor.
11-12. asırlar, dünya tarihi ve artık içinde bulunduğumuz Akdeniz ve Avrupa tarihi için geç devirlerdir. Dolayısıyla Türk vatanının kurulması, Anadolu’nun Türkleştirilmesi oldukça geç bir ve tarihe tekabül eder. Bizim gibi vatanını coğrafi göçlerle asıl fetihlerle kuran milletler, anayurtlarının biçimlenmesini ve tarihî kimliklerinin oluşmasını söz konusu tarihlerde çoktan tamamlanmışlardı. Mesela Fransa’nın o tarihte artık dört asırlık millî ve muasır bir coğrafyanın temelini oluşturduğu söylenebilir.
İslâm da kitle kalkınması vardır. Ücret vermek zekat vermekten efdaldir. Dolayısıyla kumar içki gibi işini bozan insan, sadece işlediği günahlardan dolayı değil, pek çok kimsenin ekmeğiyle oynadığı için manen sorumludur.
Kur’an ile kainat birbirini şerh ve izah ettiğinden, okul ders kitapları bir kısım ayet ve hadisleri şerh ve izah eder, anlamayı kolaylaştırır. İlim Allah’ın sıfatı olduğundan dinli dinsiz kısımlara ayrılamaz.
“De ki: ‘Rabbim kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. Başkaları içinde harcarsınız Allah onun yerine yenisini verir. O rızık verenlerin en büyüğüdür.” (Sebe’, 34/39
Allah dünya hayatında kurtuluşa erebilmenin yollarını, “İnsan gerçekten ziyandadır. Anca iman edip iyi dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.” (Asr, 103/1-3.) buyruğuna uygun olacak şekilde hayatını düzenlemek gerekmektedir.
Nitekim şu hadis bu sonuca vurgu yapmaktadır: “Her pazartesi ve perşembe günü ameller Allah’a arz olunur. Din kardeşiyle arasında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah’a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, buyurulur.”
Zira Peygamber Efendimiz (s.a.a) “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız taktirde birbirimizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selamı yayın.” şeklinde bildirmek suretiyle müminlere yönelik sevginin gerekliliğine dikkat çekmektedir.
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerini bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rûm, 30/41.)