Kitabı bir aya yakın bir sürede okudum, bazen 10 sayfadan sonra gitmedi, 150. sayfada falan bırakmayı düşündüm, okumasaydım pişman olurdum ama okuduğum için pişman degilim. Kinyas ve Kayra çocukluk arkadaşı. Zihinsel ölümlerini gercekleştirmek istiyorlar, toplumun bir parçası olmak istemiyorlar. Hani bazen olur ya, hersey saçma gelir, bizim oluşturduğumuz tüm kurumlar, yargılar. Yaşamak ya da zihinsel ölüm. Karakterlerimiz iki ayrı yöne gitti, insan muhakkak birine daha yakın hissediyor kendini. Önyargılarınız varsa sevmeyebilirsiniz kitabı. Yeraltı edebiyatı zaten, sıkca seks, fahişe, eroin, kaçakcılık adam öldürme var. Bol bol aforizma okudum. Sevdim de ama sanırım yeraltı edebiyatı benim tarzım degil. Kinyas ve Kayra'nın insanlarla ilişkili herşeyi küçük görmesi, sadece kendinlerinin acı çektiklerini düşünmeleri kitabı sevmememdeki diğer etken, bir sizin derdiniz var zaten dedim, o kibiri sevmedim ben. .
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,9bin okunma
Küçük Karabalık dünyanın yaşadığı yerden ibaret olmadığını düşünerek nehirin sonunu görmek istedigini söyler, annesi de dahil herkes karşı çikar buna. Komşuları bile karışır, tüü asi evlat derler balığımıza. Küçük Karabalık elalem ne derci olmadığı için çıktı yolculuğa. Zorlu bir yolculuktu ama eğer yola çıkmasaydı içinde kalacaktı yapmak istediği şey. Küçük Karabalık insan mı? Yoksa insan Küçük Karabalık mı? Okuyun karar verin.
Küçük Kara BalıkSamed Behrengi · Kırmızı Kedi Yayınları · 201931,1bin okunma
Ray Bradbury kitabı Fahrenheıt 451, adam kitabı taa 1951'de yazmış, nasıl bir öngörü, sanki 2018'de aa kitapta anlatılan şeylere yaklaşmışız diyorsun. Distopik bir roman, kitapta şimdikinin tam aksine itfaiyecilerin görevi kitap yakmak. İhbar geliyor vınn, gelip kitaplarınızı yakıyorlar. Karakterimiz Montag bir gün kitapları yanarken onlarla yanmak isteyen bir kadını görünce sorgulamaya başlar, bu kadın kitapları uğruna yanıyorsa demek ki kıymetli olmalı bu kitaplar. Sürekli montag'ın sorgulamalarını okudum. kitap öyle güzeldi ki, insanların oturma odaları ekranlarla kaplı. Çocuklar erken yaşta okula başlıyor çünkü ailelerin cocuklar üzerinde bir etkileri olmasın istiyorlar. Parklar yok, verandalar yok insanların düşünecek vakti olsun istemiyorlar. Çok hızlı yüzeysel bir hayat var, devlet insanlara hayatın herhangi bir alanında yavaş oldugunda yaptırım uygulamaktan çekinmiyor. Kitabı ne kadar anlatsam da eksik kalır, bi şans verin ona..
Size bugün Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'ni anlatmak istiyorum. Bu kitap benim Orhan Pamuk'tan okuduğum ikinci kitap, ilk okuduğum kitabı Kırmızı Saçlı Kadın'dı. Bu kitapları kıyaslayacak olursam Masumiyet Müzesi daha güzeldi.
Biraz da konusundan bahsedeyim, olaylar 1970'lerde geçiyor, karakterimiz Kemal kendinden 12 yaş küçük olan akrabası Füsun'la aşk yaşar, kitap ilk başlarda adetaagg bir Aşk-ı Memnu'ydu öyle söylim. Kemal'le Füsun bir şekilde ayrılıyorlar, Kemal'le beraber yıllarca aşk acısı çektim resmen, aşık adamın gözünden hayatı, aşığı gördüm. Sevdiği kadının sigara izmaritlerini sakladı adam, koleksiyonunun en sevdiğim parçaları bu izmaritler. Kitabı okurken zaman zaman yeşilçam izliyor havasına kapıldım. Kemal ne yardan geçtin ne serden bu konuda gıcık oldum ama Füsun da sütten çıkmış ak kaşık değildi. Biz Füsun gibi yapsak kezban tribi yapıyor derler. Güzel kitaptı, dertlere gark olduğunuzda, güzel bi aşk romanı okumak isterseniz tavsiye ederim.
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,3bin okunma
Hayatın, insanlığın çoğunluğu için, içtenlikle yaşanması gereken bir mutluluk değil, baskılar, ve cezalarla ve inanılması gereken yalanlarla yapılmış dar bir alanda, sürekli bir rol yapma hali olduğunu, ilk bu sıralarda sezmeye başlamış olmalıyım.
Zaim bir ara Türkler'in modern bir Türk ürününden, eğer Batılıların da o üründen hoşlandığını öğrenirlerse, daha büyük bir mutluluk ve tat aldıklarını söyledi.
Aslında kimse, onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez. Bazı insanlar kimi coşkulu anlarında hayatlarının o altın anını "şimdi" yaşadıklarını içtenlikle (ve sık sık) düşünebilir ya da söyleyebilirler belki, ama gene de ruhlarının bir yanıyla bu andan da güzelini, daha da mutlu olanını ileride yaşayacaklarına inanırlar. Çünkü özellikle gençliğinde, hiç kimse bundan sonra her şeyin daha kötü olacağını düşünerek hayatını sürdüremeyeceği gibi, insan egee hayatının en mutlu anını yaşadığını hayal edebilecek kadar mutluysa, geleceğin de güzel olacağını düşünecek kadar iyimser olur.