“Buraya adım attığım andan beri en sık duyduğum laf bu: Güven bana! Oysa biri ne zaman kendisine güvenmemi istese ona güvenmemem gerektiğini anlarım. Böyle şeyler talep edilmez, kime güvenip güvenmeyecegini insan kendi hisseder. Şu hayatta itimat dilenenler, genellikle itimat edilmeyecek kişiler “dedim.
Şu kısacık dünya konukluğuna , kendi varlığına ve hatta cehennemin şöminesine odun atmakla mükellef başkalarına koca koca manalar yüklemin ne alemi vardı?
Eğer tutunacak sağlam bir dalımız yoksa, dünya bizi kırpan, güden, yola getiren ümitsiz isteksiz, sefil meczuplara dönüştüren, heves kırıcı bir yerdi. Hayat öldürürdü. Zaten yaşamanın nihai amacı da ölmek değil miydi?