Karşılıklı cinsel doyum,”ikili uyum” ve yalnızlıktan kaçma olarak sevgi,çağdaş batı dünyasında yozlaşan sevginin iki “normal” biçimidir.
Bunların her ikisi de toplum tarafından biçimlendirilen sağlıksız sevgilerdir.Kişilerin kendilerine göre biçimlendirdikleri birçok hasta sevgi türü vardır.
Her ne kadar ruh çözümsel tedaviyle elde edilen bilgiler,doğru cinsel tekniği bilmenin cinsel mutluluk ve sevgi yaratacağı savını çürütmüşse de,karşılıklı doyumun sevgiyi doğurduğu savı Freud’un kuramlarıyla güç kazanmıştır.
Freud’a göre sevgi,temeli cinselliğe dayanan bir olgudur.
“İnsan kendisine en büyük zevki,cinsel (cinsel organlarla) sevişmenin verdiğini deneyerek bulmuştur ve böylece cinsel sevgi,insanın her türlü mutluluğunun öncüsü olmuş ve o,mutluluğunu cinsel ilişkilerde,cinsel organlarla birleşme yollarında aramayı yaşamının ana noktası haline getirmiştir.
Sevgi,yeterli cinsel doyumun sonucu değildir;tersine cinsel mutluluk,hatta onca sözü edilen cinsel teknik sevginin sonucudur.
Eğer bu savın,günlük gözlemlerimizin yanı sıra ispatı gerekiyorsa,böylesi kanıtları ruhbilimsel kayıtlarda bulmak mümkündür.
En yaygın cinsel sorunların kadınlarda soğukluk,erkeklerde çeşitli biçimleriyle şöyle Ya da böyle ruhsal iktidarsızlık-araştırılmasında,nedenin yalnış teknik kullanmak olmadığı,sevmeyi engelleyen içsel yasaklar olduğu görülmüştür.
Karşı cinsten korkmanın ya da ona duyulan nefretin altında,kişinin kendisini bir bütün olarak vermesini,kendiliğinden hareket etmesini ve cinsel eşine güvenmesini engelleyen zorluklar yarmaktadır.
Eğer cinsel iç yasakları olan kişi nefret ve korkudan kurtulabilirse sevebilen kişi haline gelecek,cinsel sorunları çözümlenecektir.Aksi halde cinsel teknik üzerine edineceği yoğunla bilginin ona hiçbir yararı olmayacaktır.
“Sevgide” insan en azından yalnızlıktan kaçıp sığınacağı bir liman bulabilir.İki kişi,dünyaya karşı bir tür ortaklık kurar ve bu iki kişilik bencilliğin sevgi olduğu yanılgısına düşer
Günümüzde insanların mutluluğu eğlenmeye dayanıyor,eğlenmenin altındaysa “almanın”,tüketmenin doygunluğu yatıyor.Tüm dünya,ağzımıza layık büyük bir nesnedir;büyük bir şişe,büyük bir elma,büyük bir memedir.insan,ebediyen beklenti içinde ve ebediyen düş kırıklığı yaşayan bir emici olup çıkmıştır.