(...)
Hiç değilse gece 12'den sonra evinde oturmak yasak değil. Evleri de dolaşıp 12'de yatağa yatmamız için elinde kırbaçla baskınlar yapan olsa! İşte burada istediğimi yapabiliyorum. Işık var. Kitaplar var. Ben varım. Dünyam var.
Zihinler hep özgürdür, iş o ki; kıvrım sayısı yeterli olsun.
Bu da karşılaştığınız kimselerden öğrendikleriniz, kitaplardan okuduklarınız ve adımlayarak gezdiğiniz yerlerden kalan anılarla oluşturulan temelle mümkün olabilir ancak.
Biraz sonra şiir içerken çay okuyayım diyorum...
Reyhana bir tokat atayım, şöyle mis gibi koksun.
Balkon desen zift gibi gölge,
Esmiyor mu bir de utanmadan efil efil...
Şarkı açsam bir de,
Rüzgâr boynunu bükse...
Sonra şiir esse,
Rüzgâr okusam,
Çay dinlesem,
Şarkı içsem...
Ya da öyle bir şey işte...
Reyhanı sev, bak nasıl burnundan değil zhininden giriyor o zaman gör,
Gör nasıl deliye çeviriyor bütün hücrelerini keyiften...
Kenevir halt etmiş dersin dumanı ile ciğerlerine uğrayıp kanına katılıp ardından zihnine ulaşıp yapabildikleri ile
Kuş vurmamış o yazar, ne güzel ki vurmamış.
Ne ile, neresinden, hangi kuşu vurduğuna göre değişir...
Toprağı sürmeyen, toprakla ilgili yazmasın,
Akşam üstleri bulutların kokusunu almayan, renklerinin iç içe nasıl eriyip gittiğinden dem vurmasın,
Çocukken Canı yanmayan, acıdan bahsedip can sıkmasın.
Lütfen.
"Kendi değersizliğimle nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Hayatımın nasıl gelişeceğini görmek benim için çok zor. Hayatım tarafından tuzağa düşürüldüm."