Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayrettin Bayram

Hayrettin Bayram
@Hayrettin_Bayram
Ankara
1999
11 okur puanı
Mart 2024 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Ah ne yazık ki öyle birini tanıdım! - Yoksa şöyle derdim: Sen bir budalasın! Bu dünyada aramakla bulunamayacak birini arıyorsun! Ama onu tanıdım, her halimi ona sergileyebildiğim için karşısında kendimi olduğumdan daha önemli hissettiğim o büyük insanı, o yüreği hissettim. Yüce Tanrım! Onun yanında tek bir yeteneğimin bile işe yaramadığı oldu mu? Onun yanında geliştirebildiğim o muhteşem duyguyla, yüreğim doğayı kucaklamadı mı? Arkadaşlığımız, sonsuz bir çabanın ürünü, çok hassas duygularla küstahlığa varan bütün hallerin dâhi diye nitelenebileceği çok keskin zekânın bir buluşması değil miydi? Ya şimdi? - Onu asla unutmayacağım.
Reklam
247 syf.
·
Puan vermedi
Yaratıcı Beyin
Yaratıcı BeyinNancy C. Andreasen
8.6/10 · 188 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dâhi insanların, çalışmıyor göründükleri zamanlarda, aslında en üretken anlarını yaşadıklarını, çünkü o anda daha sonra forma dökecekleri kavramları zihinlerinde şekillendirmekle meşgul olduklarını sıkça belirtti.
Sayfa 152 - Leonardo Da Vinci, kendisinin aylak olduğunu düşünen başrahibe ithafen kurduğu cümleKitabı okudu
Fizikte termodinamik prensiplerinin tartışıldığı bir dönemde yaşayan Freud, bu kadınların -çoğunlukla Viyanalı kadınlar- psikodinamiğinde bozukluk olduğundan şüphelendi. Beyinlerindeki bastırılmış düşünceler bir şekilde bedenin diğer bölümlerinde baskı oluşturuyor olabilirdi. Sorunun, hastaların farkında olmadığı, ama zihinlerinin “bilinçaltı” bölgesinde toplanarak fiziksel rahatsızlığa neden olan, bastırılmış anılardan kaynaklandığı fikrini geliştirdi. Hastalara bu anıları hatırlamaları, sonra da onlar hakkında konuşmaları sağlanırsa, belirtilerin ortadan kalkacağına karar verdi. Ama anıları hatırlamalarını ve serbest bırakmalarını nasıl sağlayacaktı? Bir divana uzanıp, özgürce konuşurlar ve akıllarına her geleni söylerlerse, belki de hatırlayabilirlerdi. Bu yönteme "serbest çağrışım" adı verildi; çünkü beynin içinde bilinçdışı bir düzeyde gizlenen çeşitli çağrışım (bağlantı) zincirlerini dışarı çekmeye dayanıyordu.
Sayfa 85 - Sigmund Freud'un serbest çağrışım kavramıKitabı okudu
Reklam
Yaratıcı insanların çoğu yaratabilmek için yoğun bir konsantrasyon ve odaklanma durumuna girer, Psikiyatri dilinde söylersek, bunu “disosiyatif—çözülmeli durum” olarak adlandırabiliriz. Yani, kişi zihinsel olarak bir anlamda çevresinden soyutlanır ve diyebiliriz ki, “başka bir boyuta geçer.” Gündelik dilde kişinin “gerçeklikle temasını yitirdiği” söylenebilir. Bu yoğun olarak odaklanabilme, çözülebilme ve görünüşe göre uzak ve aşkın bir “boyut”u ayırt edebilme yeteneği, yaratıcı sürece has özelliklerden biridir.
Sayfa 47 - Neil Simon'ın yaratıcılık hakkındaki yorumuKitabı okudu
82. Örneğin “Papa, bazilikanın inşası gibi oldukça önemsiz bir gerekçeyle, kirli bir para karşılığında sonsuz sayıda ruhun günahını bağışlayabiliyorsa, niçin oldukça haklı bir gerekçeyle, kutsal sevgi ve ruhların nihaî ihtiyacını gidermek uğruna Araf”ı boşaltmıyor?” 83. Yine, “Günahları bağışlanmış olanlar için dua etmek yanlışsa, niçin ölenler için yapılan bağışlar geri ödenmiyor ve geri ödenmesine izin verilmiyor da, cenaze ve ölüm yıldönümü ayinleri yapılıyor?” 86. Yine, “Niçin serveti, zengin Crassus'un servetinden” daha büyük olan Papa, biricik Aziz Petrus Bazilikası'nı kendi parasıyla değil de, inançlı fakirlerin parasıyla inşa ediyor?”
İşte ben... ben onun bana geri dönmesini istiyordum... yani onunla geçirdiğim her anı yeniden yaşamak istiyordum... büyük bir güç beni, onunla dün beraber olduğumuz yerlere sürükledi, onu uzaklaştırdığım bahçedeki banka, onu ilk kez gördüğüm kumar salonuna, evet o batakhaneye bile, sırf bir kez daha, artık geçmiş olan şeyleri bir kez daha yaşamak için, her söz her hareket içimde bir kez daha canlansın diye; içinde bulunduğum karmaşık durum bu kadar anlamsız. Hareketlerinin her biri hala gözlerimin önünden gitmiyordu. Uyurgezer gibi, kapalı gözlerimle, ileriye doğru uzanmış ellerimle bile onun yerini bulabilirdim.
Onun aşkıyla öyle yanıp tutuşuyordum ki bunu ilk olarak kendimle baş başa kaldığımda anladım, onun aydınlık, deyim yerindeyse melek gibi yüzünü heyecana boğan o tutkuyu, içimin karanlık dehlizine düşüp terk edilmiş bir kalbin boşluğunda fırtına yaratınca anladım.
Minnet ifadesi insanlarda çok nadir görülen bir şeydir, özellikle de minnet duygusu büyük olanlar, duygularını açığa vuracak ifadeyi bulamazlar; şaşkın şaşkın susarlar, utanırlar, zaman zaman da duygularını saklamak için yüzlerini asarlar.
Reklam
Bence, en güzel ikbal, ruhun göründüğü iki güzel göz; en büyük servet, kalbin hissini gösteren gül renginde dudaklardan akseden gülümsemedir.
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.