Hafız Hanım

Kimi bir avuç toprakta kâinatı görür, kimi kâinata bakar da bir avuç toprak...
Reklam
"Kimsesiz hiç kimse yok var herkesin bir kimsesi kimsesiz kaldım yetiş ey Kimsesizler kimsesi" (Rûşenî)
Hayat Dediğin hastalık gibi. Ve ben, sen, hepimiz bu hastalığa tutulmuş garipleriz. Hani diyorum bir rüyadan uyanır gibi, hastalığın mahmurluğundan ayılır gibi kaldırsak başımızı ve baksak ki hâlen dahi cennetteyiz. Mesela Tuğba Ağacın dalları altına dalmışız bu uykuya. Başımızı en çok sevdiklerimizin dizlerine yaslamışız, rüyamıza ağlamışız, kâbuslarda yaşlanmışız.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu memleketin aklı başında insanları, eli yeten dili tutan, sözü geçen insanları ölmüş müdür ki? Neden hiç ses gelmiyor taşındı değdiği yerlerden? Kimsenin canı yanmıyor mu? Taşı kaldıramıyorsak da başımız kalırsak En azından yerden, kâfi değil mi bu kadarı bile? Görebilsek, durdurabilsek mesela... söndürebilsek ateşi. Yoksa yanacağız, ama hep beraber.
Edebi yitirdiğimiz için Aşkı da kaybettik zannediyoruz. Oysa Aşk Hep Aynı yerde duruyor.
Reklam
Ben sakladım derdimi hep, söyleyecek birini bulamadığımdan.
Kuvvetle umut ediyoruz ki; elbet bir gün zulüm doğduğu yerlerin başına dert olacak ve mazlumlar ufka şükürle bakarak "La galibe illallah" diyecekler.
İslam'ı henüz seçmemiş bir insan; Abdullah b. Uraykıt'ın hicret esnasında Efendimize yardımını hatırlayacaksınız. Peygamberimizi ve sadık dostunu bulan kişiye müşrikler tarafından vaat edilen ödül, iki yakın dosttan alacağı bedelin çok üzerindeydi. Hicret rehberi bu devasa rakamı duyduğu halde yol arkadaşlarını satmamıştı. Bu soylu davranışın, bu samimi duruşun tarihin tüm akışını değiştirdiğini biliyoruz. Müslüman olmayan hicret rehberi Uraykıt'ın neredeyse yüz misli bedele bozmadığı sadakatini hatırlıyoruz. Yüz devenin cazibesi, son peygamberi elçi olarak kabul etmemiş bir nefsi kandırmamışken; o gayri Müslim rehber, çok daha fazlası için yol arkadaşlarını harcamamışken; bizler soğuk bir içecek markasına, daha beyaz çamaşırlar için bir deterjan pahasına, daha kepeksiz saçlar için kimyasal içerikli bir şampuan şişesine her gün satıp duruyoruz kardeşlerimizi. Onlara vefalı olmak bize ne de zor geliyor.
Yankı fanuslarında verdiğimiz tepkiler tekrar kulaklarımıza dönüyorsa Siyonizm'in besicisi olduğumuz gerçeğindendir.
Kudüs ve Filistin coğrafayası bize ümmet olmayı, durduğumuz yeri, bulunmamız gereken mevziiyi, dinimiz hususunda sarsılmaz kararlılığı öğretiyor. Hem de en öğretici yolla, yaşam pahasıyla bize ümmet olmanın inceliklerini gösteriyor. Kardeşlerimiz, imanımızı pelteleşmekten, ümmet duygumuzu uyuşmaktan, direnişimizi sersemleşmekten, duruşumuzu bozulmaktan kurtaran bir mücadele veriyorlar. 21. yüzyılın oratasında bize şehadetin esenliğini duyuran bir mücahede yaşıyorlar ve tüm dünyaya yaşayarak anlatıyorlar.
Reklam
Sen de biliyorsun kârî. İnsan görmediğine âşık olur, gördüğüne hayran...
Haykırışı olduğu kutlu belde. Görür gibi iman edenlerin şehri. Şehadeti bir nişan gibi göğsünde taşıyan anaların, Allah için ölmeyi hamd sözcükleri ile karşılayan babaların şehriydi Kudüs... Hayatı şehadet ve zafer arasında salınan bir gergef olarak algılayanların; çekilen çileleri zaferin ve özgürlüğün alametlerinden sayanların vatanıydı.
Başkalarını yaşatmak için ölenlerle, yahut başkalarında yaşamak için şehit olanlarla dolup taşan bir memleketti Kudüs...
Sözcükler Kudüs'ü anlatırken daha munis, daha keskin, daha dilber, biraz da şiirsel olmak zorundadır. Muhakkak tarih, mutlaka vefa barındırmalıdır. Soluğunda gül kokusu olan sokaklarında, ölümün değişmez bir yasa olduğu bu şehirde; tarih boyunca Allah'ı anmanın mekânı olmuş o kutlu alanda; gökyüzüne çok yakın olduğunuzu hissedersiniz. Sanki dualarınız ve Allah arasında en ufak bir mesafe yokmuş gibi.
Hafız Hanım tekrar paylaştı.
Bilsen yâ Resûlullah, adının geçtiği her yeri, her şeyi durup durup, incitmemek için parmak ucuyla nasıl sevdiğimi.. ♥ Sonsuz salât ve selâm sana olsun 🌹
371 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.