Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Lil.Carno Loves Albert Wesker
Lil.Carno Loves Albert Wesker
@HoundOfScream
"Ne yapmak istediğine, ne yapması gerektiğine, ne yapmaya mecbur olduğuna dair hiçbir fikri bulunmayan kafası karmakarışık tek bir varlıktım."
-Tüm Sistemler Çöktü, Martha Wells
25 kütüphaneci puanı
252 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
296 syf.
10/10 puan verdi
Seri kaldığı yerden devam ederken bu sefer Tsunami’nin hikayesini okuyor ve onun ailesini arıyoruz. Tsunami bir denizkanat yani su ejderhası, bu yüzden denizkanat krallığına gittiklerinde Kaderin Ejderhalarını zor durumda bırakacak bir sürü sorun yaşıyorlar. Bunların en ufağı şatonun tüm girişlerinin su altında bulunması. Hikaye, ana karakterimize nasıl bir lider olmak istediğine karar vermesi için güzel fırsatlar sundu. Gizem kısmı çok iyi yazılmıştı ve Kraliçe Mercan beklediğimden çok daha karmaşık bir karakter çıktı. Onu sevmeyen çok fazla kişi olmasına rağmen ben paranoyaklaşma sebebini anlayabiliyorum. Bence eğlenceli bir kişiliği vardı. Mercan, Tsunami haricinde hayatta kalan tek bir yavrusu bulunan, yumurtalarının ve yavrularının çoğu gizli bir suikastçı tarafından katledilmiş bu yüzdende paranoyaklaşmış bir kraliçe. Henüz 1 yaşındaki yavrusu Anemon’u koşum takımıyla kendine bağlamış durumda ve hiçbir yere gitmesine izin vermiyor. Kitap çözülmesi gereken birçok gizem bulunduruyor ve istisnasız hepsinin şaşırtıcı cevapları var. Yazar size yanlış ama güçlü ipuçları vererek tahminlerinizi başka bir yöne sürüklüyor ve suçluları hiç beklemediğiniz bir anda ortaya çıkarıyor. Gereksiz ayrıntılarla boğulmamış güçlü bir ejderha hikayesi. Ben bayıldım.
388 syf.
10/10 puan verdi
How Does It Feel ile No Mercy benzeri bir hikâye ararken karşılaştım. Aslında çok benzer bir tarafları olmamasına rağmen vadettiği vahşi dünya beni kendine çekti. Ana karakterimiz Callie bir biyolog, hayatını vahşi yaşama ve vahşi yaşamı araştırmaya adamış durumda. En büyük takıntılarından biri ay güveleri. Bu sevimli güve türünün peşinde ülkenin ıssız köşelerini dolaşıyor ve türün soyunun tükenmesini engellemeye çalışıyor. Bunun için ay güvelerini kendine çeken bir mantar türünü bulması gerekiyor. Ancak bilmediği bir şey var, bu mantar türü aslında peri dünyasına açılan birer portal. Callie zorlukla bulduğu ay güveleri ve mantarlar yüzünden kendini bir anda peri dünyasında peri prensinin önünde buluyor. Peri prensimiz Mendax, gölgeden kanatları olan ve gölgelere hükmeden bir psikopat. Callie’nin insanlar tarafından gönderilen bir suikastçı olduğu sanılıyor ve zavallı biyoloğumuzun başına gelecek korkunç şeyler böylece başlamış oluyor. Kitabın başında çok fazla uyarı olmasına rağmen ben içinde dayanılmayacak kadar ağır bir sahnenin olduğunu düşünmüyorum. Dili akıcı, hikaye temposunu asla kaybetmiyor. Sürekli yükselerek zirveye çıkan ve okuyucuyu şaşırtan bir final veriyor. Gerçek bir enemies to lovers kurgusu. Callie ve Mendax arasında büyük bir nefret var ve kitabın sonlarına kadar bu nefret katlanarak büyüyor. Final beni çok şaşırttı, bir an için okuduğumu anlayamadığımı düşünüp başa sarmak zorunda kaldım. Beni bitiren bir final oldu. İkinci kitabı okumak için sabırsızlanıyorum.
176 syf.
3/10 puan verdi
Konusu itibariyle beni oldukça heyecanlandıran ve uzun süredir okuma listemde olan bir kitaptı. Arkadaşım alınca hemen oturup okuyayım dedim ama uzun süredir yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarından biri oldu benim için. Bir mağara araştırması sırasında, araştırmacılardan biri raptorların aslında yok olmadığını ve derin mağaralara çekilerek bu karanlık yaşama uyum sağladıklarını keşfediyor. Ancak bu buluş sırasında ağır yaralandığı için mağarada bıraktığı yumurtayı alma görevini oğluna veriyor. Bu şekilde bakıldığında büyük bir potansiyele sahip bir kurgu. Çok geçmeden her şey random bullshit go şeklinde ilerlemeye başlıyor. Kitaptaki hiçbir karakter mantıklı kararlar vermiyor ve tehlike altındaki bir insanın yapması gerektiği gibi davranmıyor. Saçmalıkların ardı arkası kesilmiyor bir türlü. Böyle olunca da her şey giderek rezil bir hal alıyor. Ben sevmedim. Çalınan zamanımı geri istiyorum.
Okur Takip Önerileri
380 syf.
8/10 puan verdi
Özellikle lise ve gençlik polisiyelerinin klişelerini sık sık tekrarlıyor ancak temposunu bir an bile bırakmıyor oluşu, okurun önüne mantıklı şüpheliler atıyor olması ve ana karakterimizin çoğunlukla gereksiz kahramanlıklar göstermemesi sayesinde okuyucu elinde tutuyor. Birçok kişi Nancy Drew esintileri taşıdığını söylüyor ama bunu görmek için yeterli bilgiye sahip değilim. Ana karakterimiz Pip zeki, bağımsız ve güçlü bir karakter, ayrıca tatlılığı ile kendini oldukça sevdiriyor ama benim kitaptan puan kırmama neden olan bir sorunu var; katil hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmaktan başka bir kişiliği olmadığı hissi… Onun gizem çözmeye olan tutkusunu sevdim ancak kişiliği konusunda birtakım eksikler olduğu düşüncesinden uzun süre kurtulamadım. Reading Slump'tan çıkmak için mükemmel bir kitap, fiyatı 150-200 arasında değişiyor ki ben bu fiyatın bu kitap için bir tık pahalı olduğuna inanıyorum. Büyük polisiye yazarları ile karşılaştırmadan, çok fazla bir şey beklenmeden okunursa oldukça keyif verici olabilir. Uygun bulursanız alın.
392 syf.
6/10 puan verdi
A Deal with the Elf King - Taken by the Dark Elf King⋆
❥Evet, beklenen yorumla buradayım. Kitapları daha iyi bir karşılaştırma yapabilmek için peş peşe okudum. Hangi tür olursa olsun elfleri çok sevdiğim için iki kitapta bana çok şey vaat ediyordu. Bazı yönlerden bana istediğim unsurları verseler de bazı yönlerden ikisi de eksik kaldı. Taken by
196 syf.
10/10 puan verdi
A Deal with the Elf King - Taken by the Dark Elf King⋆
❥Evet, beklenen yorumla buradayım. Kitapları daha iyi bir karşılaştırma yapabilmek için peş peşe okudum. Hangi tür olursa olsun elfleri çok sevdiğim için iki kitapta bana çok şey vaat ediyordu. Bazı yönlerden bana istediğim unsurları verseler de bazı yönlerden ikisi de eksik kaldı. Taken by
640 syf.
10/10 puan verdi
Sevgili Venom’a verdiğim puanın tamamen duygusal olduğunu ve aslında kitabın birçok kişi için bu puanı hak etmediğini söylemek isterim öncelikle. Beni derinden vurduğu olaylar olmasaydı ben de daha düşük bir puan vermiş olurdum. Beni bir yerden yakaladı ve yerden yere vurdu. Bu yüzden kitaba tam puan verdim. Ancak en başta dediğim gibi bu puanı hak eden bir kitap olduğunu düşünmüyorum, başka bir kitapta olsa yerden yere vuracağım çok şey olurdu. Bazı kısımları bir parça b*ktan farksızdı. Tam olarak bu yüzden kitap hakkında spoiler vermemeye ve daha uzun bir inceleme yazmamaya karar verdim. Alın ya da almayın demeyeceğim. Bu kitap tamamen o anki ruh halinize ya da yaşadığınız ve hissettiğiniz olaylara göre rezil de vezir de olabilecek bir eser.
176 syf.
6/10 puan verdi
Among Us oyunu çoğu açıdan başarılı bir şekilde romanlaştırılmış. Dili bazı kısımlarda basit kalıyor ve bu kısımların aceleye getirildiğini hissediyorsunuz, büyük ihtimalle oyunun çok popüler olduğu dönemde bir an önce yetiştirilmesi amaçlanmıştı. İlk ekip üyesinin suçlanması da aynı şekilde aceleye getirilmişti ve kitapta beni rahatsız eden tek kısım burası oldu. Finale gelene kadar kitaba 4 ya da 5 puan vereceğimi düşünüyordum. Ancak finali beni oldukça şaşırttı. Hiç beklemediğim şeyler oldu. Bu yüzden biraz daha yüksek puan vermeye karar verdim. Canınız sıkılıyorsa ya da rs’den çıkmaya çalışıyorsanız kolayca okunacak bir kitap.
192 syf.
8/10 puan verdi
Bir süredir okuma listemde olan bir kitaptı ama okumayı sürekli erteliyordum. Kapağı nedeniyle ön yargılarım çok fazlaydı ancak kurguyu baştan sona sevdim. Ana karakterimiz Opal bir insan, tek isteği mesai çıkışında suşi yemek ve daha sonra evine gidebilmek ancak kendini uzaylılar tarafından kaçırılmış bir halde buluyor. Dünya yasak bir gezegen olduğu için dünyaya ait her şey evrende çok popüler, buna kadınlarda dahil… Opal’ı kaçıran uzaylı ırkı, insan kadınlarının kaçırılıp belli ilaçlar verilerek dans ettirildiği bir kulüp işletiyor. Opal ilk gösterisine çıkmak için götürülürken, taşınma sırasında başka bir uzaylı ırkının prensi ile karşılaşıyor, prensimiz ruh eşi bağını hissederek Opal’i bu kulüpten satın alıyor. Kurgu hızlı ilerliyor ve olan her şey hem uzaylı ırkları için hem de bulundukları evren için mantıklı bir hale getirilmiş. Bir oturuşta bitirilecek çok tatlı bir kitap. Ana karakterlerin hepsini çok sevdim, devam kitaplarını en kısa zamanda okuyacağım.
All I Wanted Was Sushi But I Got Abducted By Aliens InsteadPetra Palerno · Petra Palerno · 20232 okunma
384 syf.
6/10 puan verdi
Fablehaven severek okuduğum bir seriydi. Bu yüzden bir yan serinin olduğunu öğrendiğimde çok heyecanlandım. Fablehaven evreninde olmayı seviyordum ancak kitap çok yavaş başladı, bir süre bunu umursamadım. Yazarın anlatımı basit, okunması kolay, bir paragraftan diğerine su gibi aktığı için aksiyonun yavaşlamasını da sorun etmedim.
Her ne kadar kitabın birçok bölümünü beğenmiş olsam da bu beğenmediğim ve şikâyet etmediğim noktaların olmadığı anlamına gelmiyor. Önceki serinin ilk kitabında da benim için asıl sorun olan şey karakterlerdi. Bu dünyayı sevdiğimi düşünürsek ana karakterleri istediğim kadar sevemiyordum. Seth başına gelenlere rağmen aynı ölümcül hataları tekrarlamaktan vazgeçmiyor, bunu olabilecek en sinir bozucu şekilde yapıyor ve hikâye boyunca yaşının büyümüş olduğunu asla fark ettirmiyor. Aynı küçük çocuk ve aptalca hataları. Kendra hala hiçbir şey için adım atmak istemeyen ama tüm güçlere sahip olan korkak kız rolünü oynuyor. Ayrıca büyülü insanlarda gördüğü tek şey onların güzelliğidir, başına gelen kötülüklerden sonra bile her şeyin iyi olacağını düşünmesi çok saçma.
Aksiyonu oluşturan hiç şey bana tehlikeli gelmedi. Kurgu ilerledikçe tehlikelerden herhangi bir çizik almadan kurtulacakları çok belliydi ve tahmin ettiğim gibide oldu. Çok fazla aksiyonumuz yoktu, sahip olduğumuz tek şey çok fazla bilgiydi. Ayrıca nasıl oldu da bir büyücü ve bir tek boynuzlu at sığınağı kurtaramadı? Bunlar evrendeki en güçlü yaratıklar ve 2 küçük çocuğun yardımına muhtaç kaldılar. Tüm kitap boyunca bir şeyler eksikti ve asla toparlanmadı.
228 syf.
3/10 puan verdi
Ana karakterimiz aniden bir mezarda uyanıyor ve kazarak dışarı çıktıktan sonra evine dönüyor. Uyandığı andan itibaren onu takip eden bir köpek var ve çok geçmeden bu köpeğin normal bir köpek olmadığını anlıyor. Bir süre sonrada ana karakterimiz insan etine karşı açlık çekmeye başlıyor. Bu açlık dayanılmaz olmaya başladığında sadece kötüleri öldüreceğine yemin edip avlanmaya başlıyor. Garip garip olaylar olduktan sonra karakterimiz dünyada yaşayan diğer ırkların varlığını öğreniyor ve kendisinin aslında kayıp bir kraliçe olduğunun farkına varıyor. Kurgu bu kısma kadar büyük bir potansiyele sahip ve okuyucuyu kendine çekmeyi başarıyor. Ancak karakterimiz kendi hakkındaki gerçekleri öğrendikten sonra kaderinde DÖRT tane erkeğin olduğunu anlıyor ve andan itibaren kitap korkunç bir şekilde s*çmaya başlıyor. Kızımız bir yandan onların hayatlarını mahvedemem diye kendini paralarken diğer yandan mart kedisi gibi adeta yanarak ortalıkta gezmeye başlıyor. İşin dahada kötüsü tüm bu olaylardan sonra kitabın odak noktası tamamen karakterimizin seks hayatına dönüyor ve elle tutulur hiçbir aksiyon yaşanmadan kitap son buluyor. Çok tatsız bir kitaptı. Uzak durun.
288 syf.
9/10 puan verdi
Feo ve Kurt kapağı sayesinde onu gördüğüm andan itibaren dikkatimi çeken bir kitaptı. İçinde hayvanlar olan hikayeler beni her zaman büyülemiştir. Bu seferde aynı sihre kapıldım ve kitabı kısa sürede bitirdim. Yaşanan üzücü olaylar bir kenara bırakıldığında çok fazla problemi olmayan, basit ve akıcı bir anlatıma sahip iyi bir kurguydu. Bazı bölümler daha kısa olabilirmiş, özellikle Rus devrimi hakkında olan bölümlerde yaşanan bazı tekrarlar can sıkıcıydı. Kurtların yer aldığı tüm sahneleri çok sevdim, her ne kadar yazar bu kısımlarda kurtları olduğundan daha farklı göstermiş olsa da okuyucu rahatsız edecek ya da göze fazla batan bir an hiç olmadı. Feo ve annesi birer kurt vahşileştiricisi. Asillerin evcil hayvan olarak beslediği, dans etmeye ve eğlencelerde gösteri yapmaya zorladıkları kurtlar sorunlara neden olduğunda kurt vahşileştiricilerine gönderiliyorlar. Bunun temel sebebi kurt öldürmenin kötü şans getirecek olduğuna inanmaları. Feo ve annesi, onlara gönderilen yarı evcil kurtlara tekrar vahşi birer kurt olmayı öğretiyor. İkisi de hayatlarından oldukça memnun ve sahip oldukları tüm yaralara rağmen kurtlarla yaşamı seviyorlar. Ancak günlerden bir gün Çar’ın sözde emriyle kurt vahşileştirmeleri yasaklanıyor ve karşılarında sosyopat bir general buluyorlar. İşler bundan sonra oldukça karmaşık ve kötü gitmeye başlıyor. Her yaştan okurun gönül rahatlığı ile okuyabileceği bir kitaptı. Yazarın anlatımın sadeliğini sevdim, karakterleri sevdim, hikayeyi sevdim. Herkese tavsiye ederim.
116 syf.
9/10 puan verdi
"Anadolu Manzaraları", Hikmet Birand'ın 1950'li yıllarda Türkiye'nin çeşitli bölgelerine yaptığı ziyaretler sırasında doğayı gözlemlediği ve bu gözlemlerini kaleme alarak oluşturduğu bir kitap. Birand yazılarında doğaya olan sevgisi ve hayranlığını okuyucuya sade bir dille yansıtırken, aynı zamanda çok sevdiği doğanın zenginliğe ve kırılganlığına da dikkat çekiyor. Kitap, zaman içinde değişen Anadolu coğrafyasını detaylı ve başarılı bir şekilde anlatarak, okuyucuya doğanın geçmişteki halini başarılı bir şekilde tasvir ediyor. Beni en çok üzen şey anlatılan bölgelerin şu anki hallerini görmek oldu. Yazarın büyük bir sevgi ile bahsettiği dereler şimdi kanalizasyon ve pislikten geçilmezken ormanların yerlerinde yeller esiyor. Eser, özellikle doğa severler ve çevre bilinci oluşturmak isteyen okurlar için ideal.
368 syf.
10/10 puan verdi
Gizemli yırtıcıların ve onların avlarının geçmişteki, şimdideki ve gelecekteki hikayeleri...
Bu kitap, Predator serisinin hayranı olan herkesin okuması gereken bir antoloji. Jonathan Maberry, Mira Grant, S. D. Perry ve Tim Lebbon Gibi çok sevdiğim yazarlar bir araya gelerek birbirinden güzel 15 hikâye ortaya çıkartmış. İçlerinden sadece Jeremy
288 syf.
10/10 puan verdi
11 yaşındaki Amelia, doğum gününde Yılan Dişi kayasına giderek bir dilek dilemek zorundadır. Bu yaşadıkları adanın bir geleneğidir ve 11 yaşına giren tüm çocuklar aynı şeyi yapar. Amelia bu batıl inanca inanmıyor olsa da Yılan Dişi kayasına dokunup onları terk eden annesinin yanına gitmek ister. Ertesi gün Yılan Dişi kayası kaybolur ve Amelia’nın başına tuhaf şeyler gelmeye başlar. Amelia’nın tek sorunu da yaşadığı tuhaflıklar değildir üstelik, disleksi yüzünden okumak konusunda çok zorlanmakta ve yaşıtlarına uyum sağlayamadığı için okulunda zorbalık görmektedir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Amelia aniden kaybolmaya başlar. Bir anda yok olmakta ve kendini çok farklı bir yerde bulmaktadır. Ne zaman kaybolsa adanın üstünde gizemli bir fırtına belirmeye başlar ve her seferinde fırtınanın şiddeti artar. Arkasında bulunan 11+ yaş ibaresi nedeniyle birkaç kere alıp sonra rafa geri bıraktığım kitaplardan biriydi. İş Bankası Kültür Yayınları şubesine günlerce gidip gelmemin sonucunda almaya cesaret ettim ve bitirdikten sonra iyi ki almışım diyorum. Cevaplar arayan bir çocuğun yalnızlığının ve duygularının hikayesi… Ben çok sevdim. Herkese tavsiye ederim.
