Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hümeyra Karanfil

Ateş yakan, bütün yaptıklarının kendi kuruntusu — yanılgısı— olduğunu kabullenmeye de hazır olmalıdır — belki de yanılsamadır—yanılsamaydı—, hepsi; belki, ateş, hiç, yanmamıştır — yanmamıştı — —
Reklam
Ateş yakan, yeri gelir, ateşini yakmaya da bilir — boşverebilir; soğuk odasında, öyle, öylesine, oturmayı seçebilir…
Ateşini, ancak, hep yeniden, yakabilirsin — ancak da hep yeniden yakabilirsen, s e n i n ateşindir…

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ateşin ne kadar uzun bir sürede yanar hâle gelmişse, o kadar uzun bir süre yanar — sen onunla ne kadar uğraşmışsan, seni o kadar çok ısıtır. — Tersi : ateşini ne kadar kolaylıkla yakmışsan, o kadar geçici olur o da; seni de o kadar az ısıtır… Şunu bil : ancak zorlukla yakılan ateş, temelden, gerçekten, yanar — ve ısıtır… Ateşinin kolayına kaçamazsın.
Ateşini yakarken, ne denli üşümüş olsan; hatta, soğuktan titriyor da olsan, ateşinin sonucu olarak elde edebileceğin ısı miktarını düşünmemelisin; yalnızca, i y i b i r a t e ş —yakabileceğin; elinden gelen, becerebileceğin en iyi ateşi— yakmayı, düşünmelisin: Bunu yapabildiğinde de, sonuç olarak, zaten, o ‘ısı miktarını’ da elde edeceksindir….
Reklam
“Anlıyorsun! Anlıyorsun ya, seni bu yiyecek! Anlamasaydın, mutlu olurdun! Neyin eksik senin? Gençsin, paran var, aklın var, sağlamsın, iyi adamsın, hiçbir eksiğin yok, Tanrı kahretsin: Yalnız bir tane var; dedik ya: delilik. Bu olmadı mı, patron…”
Sayfa 337Kitabı okudu
“Hayır, özgür değilsin,” dedi. “Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar! Senin patron, uzun ipin var, gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun. İpi koparmadın mıydı da…”
Sayfa 336Kitabı okudu
“Hala akıllanmadın mı patron?” “Akıllandım Zorba, sağ olasın; ama ben de senin yolundan gidiyorum; ben de kitaplarla, senin kirazlarla yaptığını yapacağım; o kadar çok kâğıt yiyeceğim ki, bulantı gelecek, kusacak ve kurtulacağım.”
Sayfa 334Kitabı okudu
“Belki yanılıyorum ama Zorba, sanırım ki, insanlar üç türlüdür: kendi deyişleriyle hayatlarını yaşamayı amaç sayanlar, yani yemeyi, öpmeyi, zengin olmayı, onur kazanmayı… Sonra, kendi hayatlarını değil, bütün insanların bir olduğunu anlarlar ve insanları ellerinden geldiği kadar aydınlatmak, sevmek ve onlara iyilik etmek için savaşırlar. Bir de, bütün evrenin hayatını yaşamayı amaç edinenler var; her şey, insanlar, bitkiler, yıldızlar; hepimiz bir bütünüz; biz hepimiz aynı korkunç savaşın içindekileriz. Hangi savaş mı? Maddeyi ruha dönüştürme savaşı!..”
Sayfa 312Kitabı okudu
“Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir!”
Sayfa 261Kitabı okudu
Reklam
“Ben,” dedi “bir şeye özlem duydum mu, ne yaparım bilir misin? Bir daha hatırlamayacak kadar bıkıp da kurtulmak için yerim, yerim… Ya da tiksintiyle hatırlamak için. Bak bir zamanlar çocukken, kirazlara karşı anlatılmaz bir tutkum vardı. Param olmadığı için azar azar alıyor, yiyor, yine istiyordum. Gece gündüz kiraz düşünürdüm, salyalarım akardı; işkenceydi bu! Günün birinde, kızdım mı, utandım mı, bilmiyorum; baktım ki kirazlar bana istediklerini yaptırıyorlar ve beni rezil ediyorlar, ne plan kurdum bilir misin? Geceleyin yavaşça kalktım, babamın ceplerini yokladım, gümüş bir mecidiye bulup çaldım. Sabah sabah da kalktım, bir bahçeye gidip bir sepet dolusu kiraz satın aldım. Bir çukurun içine oturup başladım yemeye. Yedim, yedim, şiştim, midem bulandı, kustum. Kustum patron. O zamandan beri de kirazlardan kurtuldum; bir daha gözüme görünmelerini bile istemedim. Özgür oldum. Artık kirazlara bakıp şöyle diyorum: Size ihtiyacım yok!”
Sayfa 225Kitabı okudu
İçimizde pusuya yatmış karanlık güçler oturmaktadır; öldürmek, yıkmak, öç almak, saldırmak için her zalimce davranışımızda, sanat tatlı flütüyle gelip bizi kurtarıyor.
Sayfa 162Kitabı okudu
Ve işte bugün, ta derinden anladım: Yüzyıllık yasaları oldubittiye getirmek öldürücü bir günahtır; ölümsüz uyumu güvenle izlemek insanın borcudur.
Sayfa 148Kitabı okudu
İnsan kalbinin kan dolu bir çukur olduğunu, sevilen ölülerin bunun içine burunüstü düşerek, canlanmak için kanımızı içtiğini anlatan o çok eski masalın çok doğru olduğunu yine hissetmekteydim; bunlar ne kadar çok sevilen kimselerse, insanın o kadar çok kanını içerler.
Sayfa 145Kitabı okudu
“Bir lup alıp içtiğimiz suya bakarsan, onun göze görünmeyen küçük küçük kurtlarla dolu olduğunu görürmüşsün. Kurtları görecek ve su içmeyeceksin. İçmeyeceksin de susuzluktan gebereceksin! Lupu kır patron! Kır namussuzu da, kurtlar hemen kaybolsun! Sen de suyunu içip serinle!”
Sayfa 143Kitabı okudu
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.