"Bak, tımarhanenin birinde iki adam varmış... Ve bir gece artık akıl hastanesinde yaşamak istemediklerine karar vermişler. Kaçmaya karar vermişler. Böylece birlikte çatıya çıkmışlar ve orada, daracık bir boşluğun ötesinde, ay ışığı altında uzanan kasabanın çatılarını görmüşler... İlk adam hiçbir sorun yaşamadan hemen karşıya atlamış. Ama arkadaşı, arkadaşı atlamaya cesaret edememiş, bilirsin işte... Bilirsin düşmekten korkuyormuş. Sonra ilk adamın aklına bir fikir gelmiş... Demiş ki: "Hey benim el fenerim yanımda! Feneri binaların arasından boşluğa tutarım. Sen de ışık üzerinden yürüyüp yanıma gelebilirsin." A-ama ikinci adam kafasını sallamış. Ve demiş ki... "Yoksa se-sen beni deli falan mı sandın? Ya ben yarı yoldayken feneri söndürürsen!" Ha Ha Ha Ha Ha! Ha Ha Ha Ha! Haaa... Fff of çok özür dilerim... Ha ha ha! Hee Hee Hee Hee Heh Heh Heh...
"Belki de sıradan insanlar her zaman çıldırmıyorlardır. Belki de belaya çattığında diğer bütün sümüksü yaratıklarla birlikte sürünerek bir kayanın altına gizlemeye hiç gerek yoktur."
"Hepsi bir şaka! Herhangi birinin şimdiye kadar değer verdiği ya da uğruna mücadele ettiği her şey... Her şey korkunç, çılgın bir komediden ibaret! Peki sen niye bunların komik tarafını göremiyorsun? Neden gülmüyorsun?"
"Benimle herhangi başka biri arasında fark olmadığını kanıtladım! Yaşayan en aklı başında adamı bile deliliğe sevk etmek için gereken tek şey, kötü bir gündür. İşte benim durduğum yerden dünya sadece bu kadar uzak. Kötü bir gün kadar."