Kaan

Kaan
@Kaan1071
"Bin Cihana değişmem, şu öksüz Türklüğümü."
22 Ekim 2001
41 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
Ekonomik Çöküş
Yaşanan ağır devlet ve milli birlik krizine çok ağır bir ekonomik kriz hatta çöküş refakat etmektedir. 2002 sonundan itibaren devam eden dış borca, tüketime, ranta ve şatafata dayalı BETON-İSRAF SOYGUN EKONOMİSİ üçgenine sıkışan Türk ekonomisi çökmektedir.
Reklam
“Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
Türk milletini bir bütün olarak kucaklayacak bir politik yaklaşım şarttır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uyuşturucu Türk milleti için stratejik bir tehdit olmaya başlamıştır. Uyuşturucuda transit ülke olmaktan çıkan Türkiye hedef ülke haline gelmiştir. Uyuşturucu kullanımı özellikle gençlik arasında hızla yayılmaktadır. Madde kullananların yarısı 15-24 yaş arasındadır. 2002’de uyuşturucuya başlama yaşı 16,6 iken 2018’de 10 yaşına kadar inmiştir. Uyuşturucudan kurtulmak için tedavi amacı ile AMATEM’lere başvuru sayısı 2004’te 11.233 iken 2017’de 257.249’a yükselmiştir. Bu yüzde 2200 artış demektir.
Devlet Krizi Nasıl Aşılır?
Devlet krizi ancak devlet yönetiminde 2500 yıllık Türk devlet geleneğini inkâr etmeyen bir anlayıştan hareketle aşılabilir. Türkiye Cumhuriyeti Amerikan danışmanlık şirketlerinden istenen raporlarla değil, Alper Tunga’dan Mete Han’a, Alparslan’dan Fatih’e ve Atatürk’e uzanan büyük tarihi birikimden alınan feyizle yönetilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşadığı krizden McKinsey’in raporlarını okuyarak değil, Orhun Abideleri’nden, Kutadgu Bilig’den, Nutuk’tan aldığımız devlet anlayışıyla ve 21. yüzyıla değin insanlığın elde ettiği demokratik kazanımlar esasında yeniden inşa ederek çıkarabiliriz.
Reklam
İstanbul büyük bir milli güvenlik tehdidi olan depreme her geçen gün biraz daha yaklaşmaktadır. İBB Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından 2018 yılında gerçekleştirilen “Deprem ve Hasar Tespit Çalışması”na göre İstanbul’da olası gerçekleşecek 7,5 büyüklüğündeki depremde depreme dayanıksız olduğu tespit edilen 48 bin bina öncelikli tehdit altındadır. Bu 48 bin binanın bir bölümünün güçlendirilmesi büyük bir bölümünün ise yıkılması gerekmektedir. AFAD’ın “İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi” kapsamında hazırladığı raporuna göre, İstanbul’da hasar tespiti yapılabilmiş binaların 1/3’ü yüksek risk altındadır. AFAD’ın bu ifadesine göre İBB’nin güçlendirilmesi ya da yıkılıp yenilenmesi öngörülen 48 bin yapının 16 bininin acilen yıkılması çağrısı yapılmaktadır. Her bir binada en az 10 kişinin yaşadığını kabul edersek, 160 bin İstanbullunun depremin ilk anında yıkılması beklenen binalarda yaşadığını kabul etmek zorundayız. Bu kabul edilebilir bir sayı değildir. Depremde hayatını kaybedecek insan sayısı olarak 75 bin-100 bin projeksiyonları yapılmaktadır. Bu rakamlar eğer hızla radikal önlemler alınmazsa, korkunç bir insani felaketin yaklaşmakta olduğunu göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, sosyolojik bir vakıa olan tarikat ve cemaatlerin devlet kurumu içinde devletleşmesini engellemekle ve diğer yandan da yabancı servislerin sızmasını methetmekle yükümlüdür.
Devlet Krizi
Türkiye Cumhuriyeti’nin karşı karşıya olduğu ağır krizin ilk boyutunu devlet krizi oluşturmaktadır. Büyük Hun İmparatorluğu’ndan başlarsak 2500 senelik devlet geleneğine sahip olan Türk milleti, bugün bu büyük devlet geleneğinin inkâr edildiği bir süreci yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkenin dörtte üçünden fazlasının ancak 50 yaşında olduğu düşünülürse devlet kültürümüzün önemi anlaşılır.
Geri13
55 öğeden 46 ile 55 arasındakiler gösteriliyor.