Yazarın üslubunu, Filiz’in Mine ablasıyla olan dünyasını, ilk aşkını ifade biçimini, o melankolik dili, arka plandaki 80 darbesini, Berlin duvarının yıkılma sürecini anlatmasını çok sevdim, sadece Kreuzberg’deki yaşantısını anlatırken Filiz’in hep geçmişte yaşamasını, Chris ve Arkadyus’la olan ilişkisini yüzeysel ifade etmesi (belki Ali’ye ihanet olur diye mi bilmiyorum) eleştirebilirim. Sizinle eş zamanlı okuyup yazarla olan sohbetinize katılmayı, yazarı tanımayı isterdim, kısmet olmadı...Olayları kendi yaşantısından mı esinlenmiş yoksa tamamen kurgu mu olduğunu kendine sormak isterdim