...Zayıf olana en yüksek erdem olan tevazu ile yaklaşmak, kötülüğün karşısında iyiliğin yanında olmak, insanın yücelmesi önündeki engelleri kaldırmak. Bosna, insanlığın yitirdiği bu birlikte yaşama idealinin son asasıdır...
Öte yandan modern yaşam bize 'Ne istiyorsan istediğini alabilirsin, yapabilirsin!' diyor ama realitenin öyle olmadığını biliyoruz. Mesela şu markayı mı, bu markayı mı satın alacaksın sorusuna gelip dayanıyor. Satın almama opsiyonu vermiyor;birinden birini alacaksın diyor. Bunu öyle perdeli bir dille anlatıyor ki biz farkında olmuyoruz. Dolayısıyla giderek farklı bağımlılık ve kölelik ilişkileri içerisinde hayatımızı yaşamaya başlıyoruz. Elimizle ürettiğimiz, kendimizden aşağıda olan şeylere, pratiklere kul köle olmaya başlıyoruz. Artık zihinini, tercihlerini, hayatını belirleyen bir yaşam alanı hâline geliyor. Sadece Allah'a kul olmak demek, insanın bu dünyada Allah'tan başka hiçbir şeye muhtaç olmadığının idarakine varması demektir ve bu muazzam bir özgürlüktür.
Ne çok anne, bir gün bir gölgeyi kucaklamak korkusuyla çocuklarına çok bağlanmamak için çaba göstermiştir.
Ozanın dediği gibi,
Ölüm yaşamımızın iki ucundan tutmakta:
Yaşlılık ölüme, çocukluktan daha yakın değildir.
Kim haklı ? Hayat "Bir budalanın anlattığı, kuru gürültü ve şamata dolu ve hiçbir şey ifade etmeyen bir hikaye midir?" diyen Shakespeare mi yoksa, "Ben öyle bilirim ki yaşamak / Berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır" diyen İsmet Özel mi?