Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rümeysa SONER

Rümeysa SONER
@KitapOkuyan_birii
Gök Tanrı'm korusun Yer anam Umay yardımcımız olsun Yer yarılıp otlar çok olsun Evimiz konağımız olsun Ahırı hayvanla, ailesi canla dolsun Türk gençlerinin yolu açık olsun Her zaman Tanrı'm korusun, yardımcımız olsun
Öğrenci
Şimdilik lise mezunu
Ankara
28 Şubat
360 okur puanı
Eylül 2022 tarihinde katıldı
"Yaralarım değil Mehpare, yüreğim sızlıyor. Anlayamıyorsun, ne yazık ki. Çünkü bilmiyorsun. Tasavvur edemiyorsun."
Reklam
Ölüme meydan okumak, hayata asılmaktı, Allah'ın verdiği emaneti Azrail' den sakınmaktı. Bir nefes daha alabilmekti, ciğeri havayla bir kez daha doldurup boşaltabilmekti. Bir kez daha atmasıydı kalbin, kanın damarda bir sefer daha dolanmasıydı, bir an, bir saniye, bir salise daha yeryüzünde kalmaktı, onca acı­ya, ıstıraba, çılgına çeviren soğuğa rağmen.
Ölüme meydan okumayı beceren adam, şehvete yenik düşmüştü.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uyumamayı becerebilmek kafa tutmaktı, direnmekti beyaz ölüme.
Kar altında uykuya dalmak, dünyanın en güzel, en tatlı, en keyifli ölümüydü. Acısız, sızısızdı. Sessiz sedasızdı. Kendini uykuya çabuk bı­rakana, beyaz bir kedi gibi, yumuşacık gelir, incitmeden alırdı canı. Uykuya direnenin karşısına ise gelinliğini giymiş, duvağını takmış, dünya güzeli bir kız suretinde belirirdi bembeyaz ölüm.
Reklam
Uyumak, ölmeye yatmak demekti Sarıkamış'ta. Askerlerin böyle yüzükoyun karın üzerine yan yana uzandıklarında, uyumamak için sürekli birbirlerini dürtükledikleri, lafa tuttukları günleri, geceleri hatırladı Kemal.
Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Gözyaşları içine akıyordu, yüreğine doğru.
Böyle başladı…
"Kimse kılına dokunamaz. Sana zarar verilmesine izin vermem. Kovulursan seni himayeme alırım." "Nasıl? " "Seni nikahıma alırım." "Ah! Hiç olur mu! " "Evet, olur. Alamaz mıyım yani? " "Müsaade etmezler." "Bazı işler için müsaade gerekmez Mehpare. Bana itina ve şefkatle bakıyorsun. Sen olmasaydın iyileşemezdim. Üstelik çok da güzelsin. Akıllı ve terbiyelisin de. Eee, daha ne ister bir erkek?"
Kader hep tekrar ederdi kendini Osmanlı ailelerinde. Kadınlar, kanamalar durdurulamadığı, iltihaplanmaların önüne geçilemediği için doğumda, erkekler cephede ölürdü. Doğan çocukları teyzeler, dayılar, amcalar, halalar büyütürdü.
Sadece ciğerleri olsa iyi, ruhu da yaralıydı.
Reklam
İnsan zamanla, acıları, kederleri de kanıksıyordu mutluluğu kanıksadığı gibi.
bedenini yeniden sağlığına kavuşturmak sabır işiydi, aylarca hastanede, bir yıl boyunca evde tedavi etmişlerdi ama ruhunu sağlığa kavuşturmaya sabır da yetmemişti anlaşılan.
Sarıkamış...
Anadolu'nun bir ucundan öteki ucuna, önce vagonları tıklım tıkış dolu bir trende, sonra da buz gibi havada at arabalarında sürdürülen eziyetli ve uzun bir yolculuk yapmışlardı. Nihayet menzile ulaştıklarında, acı hakikat, beyazlar giyinmiş bir cellat gibi dikilmişti karşı­larına. Cehennem, alev kırmızısı ve yakıcı olmalıydı. Oysa, onları bekleyen cehennem, bembeyaz ve dondurucuydu. O kadar dondurucuydu ki, erlerin elleri, ayakları, yüzleri yanıyordu so­ğuktan. Tıpkı ateşe değmiş gibi, yanık yaraları açılıyordu soğukla temas eden tenlerinde.
Umut, yeniden umut! Her yeni can bir umuttu. Her yeni gün bir umuttu.
4.291 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.