İnsanların bir kısmı, daha hâkim kesmeden kendi kesermiş cezasını. Hâkim bunu mahkûmun gözüne bakınca anlarmış. En çok bu tiplere ceza vermek zor olurmuş.
Kitapta, bilinçdışı adı verilen mekanizmanın kayda geçirdiği geçmiş yaşantıların, şu anki yaşamımızı biçimlendirmedeki gücü, kadın- erkek ilişkisi üzerinden roman kurgusuyla anlatılıyor.
Kitap konusu; Eşini sürekli aldatan bir erkekle onun kurban olarak seçtiği kadınlar arasında yaşanan olaylar zinciriyle örülüyor. Olay örgüsü, okurun merakını körüklerken yazarın bir psikiyatri uzmanı olarak satır aralarında yaptığı bilimsel açıklamalar, okurun hem kendi yaşamını sorgulamasını sağlıyor hem de okura farkındalık kazandırıyor.
Karakterlerin yaşam çizgilerinin düşüşe geçtiği kesişme noktalarında "Doktorun Günlüğü" bölümleriyle devreye giren yazar, özellikle sorularıyla, karakterleri aydınlığa doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
Ancak gerçekleri görmek istemeyen, saplantılı kişilikler karşısında psikiyatrinin bile çaresiz kaldığını da vurguluyor.
Yazarın şu cümlesi kitabın ana fikrini çok güzel yansıtmış:"...insan kendine bir kader biçmişse hayat da ona bu konuda sonuna kadar destek oluyor."
Kral KaybederseGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 201516,9bin okunma
Öfke ve pişmanlık hep kolkola gezen duygulardır. Annesinin eteğinden çeken çocuklar gibi hangisi öne geçse diğeri ne yapar eder bir süre sonra yeniden öne geçmeyi başarır.
Düşünüyorum da insan kendine bir kader biçmişse hayat da ona bu konuda sonuna kadar destek oluyor. Karşısına böyle bir kadının çıkmasına, tesadüf deyip geçebilir miyiz?
Kendini doğru değerlendirebilir, geçmişin derin yaralarına bakarken, bu yaraların onun kişiliğinde ne gibi değişiklikler yaptığını görebilirse, belki de kader onu hep aynı motifleri tekrarlamaya zorlamaktan vazgeçer.
Gözünü uzaklara dikiyor. Böylesine bir tutku bir anda biter mi, diyorum. Olsa olsa yerini bir başka duyguya bırakır. Sevgi gider, yerine onun kadar yakıcı bir duygu olan nefret gelir.