Yaşamı da ölümü de aşmıştım, çünkü artık ne yaşama arzusu duyuyor, ne de ölümden korkuyordum. Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Bu yüzden özgürdüm. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köleleştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır. Özgürlüğüm onları öfkelendiriyordu. Hala istediğim, hala korktuğum, ya da hala özlediğim bir şey kalmış olması hoşlarına giderdi. O zaman beni bir kez daha köleleştirebilirlerdi.
Canım Firdevs yaşadıklarını keşke 'sadece kurgu' diyerek okuyabilseydim...
Bir solukta okunan bitince de boğazda düğüm düğüm oluveren kitap. Firdevs'in biyografisi olarak yazılmıştır Orta doğuda'ki belki de milyonlarca kadının biyografisi olmayı başarmıştır.
Firdevs'in idamının üzerinden geçen onca yıl; kadın bedeninin 'et parçası' olarak görülmesini yahut kadına biçilen toplumsal rollerin erkek tarafından biçimlendirilmesini ve en özgür olanının bile sınırlarının bu şekilde belirlenmesini değiştiremedi...