"Uyumayı başaramıyorum. Gozkapaklarimin arasında uykumu kaçıran bir kadın var. Eğer yapabilseydim ona gitmesini söylerdim; ama boğazımda konuşmamı engelleyen bir kadın var. "
Eduardo Galeano- Kadınlar
Gizli bir hayatı var gecenin.
Sürgüyü çekince kendine...
Karanlıktan sonra
ne başlar? Yaşamakta
olmanın düş kırıklığı.
Pişmanlık zamanları.
Gece hayvanları.
Müzik benim tek musrifligim. Mücevhere, giyim kuşama, yaşarım ayakkabılara falan zerre ilgim yok. Gerçekten değer verdiğim eşyamsa şimdi sırtımda asılı duran yüz yaşındaki kemanim.
Mayis 1944
Lorenzo gecenin geç vakti ranzasinda yatarken, 1 Numaralı Hücre'den gelen çığlıkları duyabiliyordu. Kime işkence yapıldığı hiç bir zaman bilemiyordu. Kurbanları görmüyordu. Bir tek işkence yalanlarının seslerinin geceden geceye değiştiğini biliyordu. Bazen kadın çığlıkları oluyordu, bazen erkek. Bazen bariton bir ses, erkekliğe yeni yeni adım atan bir oğlanın kızsı hıçkırıklarina dönüşüyordu. Lorenzo parmaklıklı kapının arkasına bakmaya cesaret etse hücre blokuna sürüklenerek götürülen canları görebilirdi. İtalyan albay onu hiç birşey görme, hiçbirşey duyma diye uyarmıştı ama sorgu hücresinden yükselen çığlıklara kulaklarını nasıl tıkayacaktı ki? Sesler bazen İtalyanca oluyordu, bazen Slovence yada Hırvatça, ama hangi dilde olursa olsun anlamları aynıydı: Bilmiyorum :! Bir şey söyleyemem! Lütfen durun, yalvaririm durun! Bazıları partizanlardi, bazıları Direniş savaşçıları. Bazılarıysa paylaşacak bilgileri olmamasına rağmen iskencilelilerin sapık zevklerine alet olan, rastgele seçilmiş kurbanlardı..
Artık bütün işi gücü korku içinde titreyerek çöplüklerden yiyecek kırıntıları bulmak, gün boyu dayak yemek, inlemekti savunacak tek şeyi olmuştu bu. Eskiden cüretli, korkusuz, temiz ve tek kanlı canlıydı. Ama şimdi korkak, itilip kakılan biri olmuştu. Bir şey duysa yakınında bur şey kımıldasa tir tir titriyor, hatta kendi sesinden bile korkuyordu. Aslında pisliğe ve çöpe alışmıştı.Vücudu kaşiniyordu. Pireleri avlayacak ya da yalayacak hali kalmamıştı. Çöplüğün bir parçası olduğunu hissediyordu. İçinde bir setler ölmüş, sönmüştü.
"Herşey o zaman değişti işte. Kâbus o zaman başladı. İncendio'yu ilk çaldığım zaman. Bu müzikle ilgili bir şey hayatımıza bulaştı ve kızımı, her gördüğümde kanımı donduran birine dönüştürdü."