roman okumaya başlamadan önce romanlardaki hikayelerin kurguların insana çok fazla bir şey katmayacağını daha çok, popüler,bilimsel,bilgisel şeyler okumam gerektiğini düşürdüm.halbuki güzel bir romanda aynı anda psikoloji,tarih,sosyoloji,felsefe,aşk ve daha bir sürü şeyi incelikle, bir araya getirdiğini fark etmem uzun sürmedi. işte martin eden böyle bir romandır. sayfalarca tartışıp temellendirmeye çalıştığınız kadın erkek ilişkileri, aşk güç ,para ,kariyer gibi konuları jack londan 100 sene öncesinden şak diye önünüze koyar.
martin :
''-bir şey daha var ,dedi,beni seviyorsun.ama neden ? içimdeki,beni yazmaya yönlendiren şey,senin sevgine yol açan.tanıdığın ve sevebileceğin diğer adamlardan farklı olduğun için seviyorsun beni.büroda oturup muhasebe kaydı tutmak,iş dünyasının dalaşmaları ve hukuki çekişmeler bana göre değil.beni bunları yapmaya ,diğer adamlar gibi onlar gibi çalışmaya,aynı havayı solumaya,aynı bakış açılarını benimsemeye zorlarsan,onlarla aramdaki farkı,beni sevdiğin şeyi yok etmiş olursun.''
kız kardeşinden aldığı 5 dolar borcu 500 dolar olarak öderken gözlerimin dolmasının farkına varıp hadi canım dediğim romandır sonuçta hiç bir kitap beni ağlatamaz, sanırım anksiyetem azdı yine