Mümine Ferhan İbiloğlu
@MFerhan
Sanma ey hâce ki senden zer-u sîm isterler, yevme lâ yenfeu’da kalb-i selîm isterler
Kitap aleminde seyyah, satır tezgahında dokumacı, eğitim atölyesinde son ütücü
#meb #türkdiliveedebiyatıyükseklisans
satırarası
7 okur puanı
Haziran 2018 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Velhasıl bize, durulanmış kelimeler, amber kokulu cümleler lazım. Pörsümüş dünyayı iyileştirelim… 🌱
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Osmanlı Sultanları kendilerini, mukaddes beldelerin ve oradan gelen emanetlerin, hizmetkarı addederdi. Tazim ve hürmetle bu emanetleri himaye eder, bu vazifeyi bir izzet bilirlerdi.
İkinci Mahmud Han döneminde mukaddes emanetler, Has Oda Kasrı’nda, Mukaddes Emanetler Dairesi’nde korunmuştur. Oradan çıkan tozlara dahi hürmet gösterilmiş, padişah techiz ve tekfinlerinin yapıldığı, mermer set yanındaki bir bilezikli toz kuyusunda muhafaza edilmiştir.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Şu an Paris'te bulunan, Kanuni at üstünde isimli bir başka resim, kesin olmamakla birlikte Nakkaş Osman'a atfedilir. Tarih kitaplarında da çokça gördüğümüz, sultanın son seferi olan Zigetvar'ı anlatan metinlerde kullanılan resim; budur. Bu seferde sultan, kimi zaman Sokollu Mehmet Paşa'ya dayanarak destek almaktadır. Sultanların kendi köşelerine çekilmeyip, ömürlerinin son demlerine kadar
mücadele etmeleri, dikkate şayandır. Sultan, Zigetvar'dadır. Seferden sefere koşan bir ömrün nihayetinde sultanın bedeni yorgun düşer. Halkına göre; 'muteber, devlet misali başkaca nesne yoktur.' Ancak o, nasip olunmuş bir nefes sıhhati, bütün erklerin üstünde tutar. Ruhunu teslim edeceğini anlayınca, bir hattı hümâyün yazar. Seferin seyrini Sokollu'ya, devletin
istikbalini oğlu Selim'e emanet eder.
Sultan Süleyman, ebedi âleme göç yolunda son demlerini yaşarken dahi bir fethin izlerini bırakmıştır. Çünkü kul nasıl yaşarsa, o hal üzere teslim eder ruhunu. Siyasi ve askeri dehası, Osmanlı'yı bir cihan devleti haline getirmiştir. 46 yıllık destanı, Süleymannâmelere sığmayan, tablo izlerinde dahi görkemi parmak ısırtan bir koca hükümranlıktır. İzleri, zafernâmeleri, dünyanın dört bir yerinde; kabri, Süleymaniye'nin kalbindedir.
Okur Takip Önerileri
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Hırka-i şerîfin atkı boyları arasında, asırların yorgunluğunu taşıyan tabii ki bazı deformasyonlar bulunmaktadır. Ancak hırkanın dokumaları incelendiğinde, çok ilginç şeylere rastlanmıştır. Defalarca merceğe alınarak büyütülüp incelendiğinde görüldü ki bu hırkanın, insan eliyle dokunması pek güçtür. Çünkü 1400 küsur yıl öncesine dayanan dönemde,
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Veysel Karanî Hazretleri’nin torunları, develerin dahi sıcaktan hareket edemediği zamanlarda, bu hırkayı üzerlerine almış, bununla serinlemişler, yine başka nesil torunları, nice keskin soğuklarda bu hırkayla ısınmışlardır.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
"İsraftan kaçınalım, hizmet ve gayret kemerlerini kuşanalım. Korkak ve alçaklara haddini bildirelim ki, mazlumlara karşı yevm-i mahşerde yüzümüz kızarmasın." der III.Sultan Selim.
Rüşvet ve yolsuzluğun önünü kesecek tedbirleri ortaya koyar. Maliye için, saraydaki varlığın büyük bölümü nakde çevrilir. Bunu örnek alan ahâli de varlığını devletine teslim eder. Çünkü baş, samimi ve özverili olursa aynı meziyet, tebaaya da sirayet eder.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Saltanat dedikleri, bir dünya kavgasıdır. Oysa yaradana yakınlık gibi bir saadet ve baht güzelliği yoktur.
Ona yakın olmak üzere Veli Sultan Bayezid'in sarayında bir şehzade, atalarının en güzel hasletleriyle bezenip büyür.
Yavuz Sultan Selim vefat eder, yerine oğlu geçer. Batı, "Aslan öldü, kuzu geldi" diye sevinirler. Ancak gelen, âleme nizam koyacak bir başka aslan; cihana diz çöktürecek olan Süleyman'dır
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
"Ko bu ıyş u işreti çünkim fenâdur, âkibet yâr-i bâki ister isen olmaya taat gibi."
"Bu yiyip içmeleri bırak, çünkü işin sonu fenadır, ebedi yar istersen ibadet-ü taat gibisi yoktur."
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbî)
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Evliya Çelebi, Macar krallarının Süleyman Han korkusundan inşa ettirdiği kalelerden bahseder. Büyük devletler, aralarındaki münasebetlerde çıkmaza düştüğünde dahi Kanuni Sultan Süleyman'dan yardım istemektedir.
Fransa kralı François'in kurtarılması için ona yazılmış mektuplar, dünya tarihinde sultanın itibar ve ağırlığının resmî belgesidir.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Sultan, seferler sonrası yapılacak zafer alayları ve nümayişlerden hazzetmez. Bu yüzden, sefer sonraları sarayına sessizce girer. Çünkü ona göre, “Devletleri yıkan tüm hatanın altında, nice gururun gafleti yatar.” Düşmanlara korku salan büyük hünkârlar, nefislerinin düşmanlığından hep sakınmışlardır. İlgi ve övgülerin, gönül hanesinde yayılan ihlası zedelemesinden korkarlar.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Onları galip kılan şey, askerin helal hassasiyeti, ulemanın himmeti, mana ehlinin refakatidir.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Devletleri yıkan tüm hatanın altında, nice gururun gafleti yatar.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Sultan, Baki’ye göre, demir kuşaklı bir cihan pehlivanıdır.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
“Sultan, at sırtında”
‘At sırtında’ isimli portresi, Belçika Anversli Hans Eworth tarafından, 1549’da yapılmıştır. Portre 56*47 cm ebatlarında, ahşap üzerine yağlı boyadır. Profilden resmedilen portre, Londra’da, Harborough özel koleksiyonundadır. Sultanın baskı resimlerinin aksine yağlı boya portreleri çok az olup, bu da onlardan biridir.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Âleme verilen nizam
Kanunlarını icra etmekte oldukça hassastır. Her şeyin kaydını tutturmuş, her kararının dinî fetvasını almıştır. İslam şeraitine uygun şekilde karar vermiş, uygun düşmeyen hiçbir harekette bulunmamıştır. Vefatında tabutunun yanı başında bulunan sandık, Ebussuud Efendi’nin fetvalarıyla doludur. Çünkü büyük sultanlar, İslam dairesi içerisinden çıkmaz; deha ve tecrübelerine rağmen, meşveretle/istişareyle iş görürler.
Mümine Ferhan İbiloğlu tekrar paylaştı.
Bazı yalanlara gerçeklik elbisesi giydirmek için etrafa gafilane kalabalıkları toplamak yeterli olur. Oysa hakikat, akıntıya kolay kapılanların değil, onu arayanların, en kıymetlilerine sahip çıkıp şayialara karşı dimdik duranlarındır.