Burada vals çalıp eğlenseler bile; ahmakça bir şey bu, şu denizin altinda milyonlarca ölü var, ayağımızı bastığımız her karış toprağın altında çürümekte olan bir ceset var.....
Gökyüzü öylesine ışıl ışıldı ki koyu ve metalik mavi renkteydi ve hala ışık kıvılcımları saçıyordu. Işık adeta uzayın gizemli derinliklerinde yanıyordu ve yukarıdaki aydan ve yıldızlardan geçerek damlayıp dökülüyordu.
Yeni bir dünya görmüştüm bir çalkantının içine çekilmiştim zihnimden birbiri ardına geçen resimleri özümsemiştim. Şimdi onlar hakkında düşünmek onları çözümlemek ve bir duzene sokmak gözlerimin önüne gelen bu etkileyici şeylerden anlam çıkarmak için bir imkan istiyordum
II.Mehmed başarının esasını sağlayan büyük topları döktürmüştü. planlarını bizzat kendi çizmişti. o zaman kadar görülmemiş tasavvuru mümkün olmayan büyüklükte ve mükemmellikte idiler. Sultan tarihte ilk defa havan topunu icat etmişti. Tarihin ilk havan atışı 21 Nisan 1453 te Bizans donanması üzerine atıldı.
İstanbul'u düşürmek için İstanbul Boğazı'na hakim olmak lazımdı. Boğaz'dan geçen gemiler tam Türk kontrolü altında olmadıkça bu hakimiyet lafızda kalırdı. Bu düşünceyle Rumelihisarı'nın inşasına 21 Mart 1452 de başlandı
Zaten sevdiğimden haberin olmamıştı vedalarım incitmezdi seni. Zaten kanayan yüreğime merhem olmaya niyetin yoktu, bırak bari dokunma duygularıma da kanayan yaralarım kabuk tutsun.
Bilim, rasyonalizmin ve ampirizmin imkân vermediği
biçimde, bilgiye ulaşma imkânının olduğunu bize kabul
ettirmiştir. Fakat bilim çerçevesindeki bilgi, var olan
sınama işlemlerinin kanıtlarına göre doğru kabul edilen,
fakat kesinlik iddiası olmayan, olasılıklı ve değişmeye
açık bir bilgi türüdür. Rasyonalizm ve ampirizm dışında
bilgiye ulaşma konusunda üçüncü bir felsefe görüşü olan
septisizm, temelden ve prensip itibarıyla şüphecilik göstermektir. Bilimin yaklaşımı septisizm değildir.
Otuz dokuz buçuk. Sanki vücut boşalmıştır. İnsan, bacakları, kolları ve gövdesi olduğunu unutur. Yalnız baş kendi varlığının farkındadır. Baş ki, cesametine muadil bir kursun külçesi kadar ağırdır ve baş ki cesametine muadil bir pamuk yumağı kadar hafiftir; fakat şakaklar yanar, gözlerin gördüğü eşya bulanıktır, her şeyin üstüne sarı bir duman sıvanmıştır; bazı, hakikatlerin yerine kolayca vehimler geçer: Masa yerinden kalkar ve yerine bir vapur gelir; sokaktan geçen satıcının sesi yerine bir bando mızıka terennümü kaim olur; basına konan bir el, bir buz parçası gibidir.