Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mihrihifa

"...düşünce sahibi olgun kişi, derecesi kendinden aşağı yahut yukarı olan kimselerle istişare etmeyi terketmez. Bir ferde ait görüş ile ne havas (seçkin kişiler) nezdinde iktifa edilir, ne de halk içinde istifade edilir."
Reklam
"...akıllı kimse, bulduğu çareler ile, başkalarının atlar ve askerlerle beceremediklerini başarır."
"İnsanın bir insana ettiği, aslında en önce kendisine yönelik bir eylemdir. Bir insana kötülük edebilen kişi bir gün bütün insanlara ve en başta da kendisini kötülük yapabileceğini ilân etmiş olur. Eğer birinin gözünü oyuyorsak, kendi aynamızda kendi gözümüzü oyuyor gibiyizdir. Eğer bir insanı öldürmeye değer görüyorsak, kendimizin de öldürülmeye değer olabileceğini açık ediyoruzdur."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Mücadele eksenli bir toplumda, bireyler, kendi kimliklerini bireysel üstünlükleri üzerinden inşa ederler. "Ben-sen" sınırları belirginleşir, arkadan çekiştirmeler, çekememeler, iğnelemeler öne çıkar. Her gıybetin altında "Ben senden üstünüm!" "Sen kusurlusun, ben kusursuzum!" mesajı verilir. "Birey" kimliği sivriltilir. Sivriltilmiş "ben"ler ise tüm "ötekiler"i yutmaya, küçültmeye, itmeye, dışlamaya, ötekileştirmeye ayarlıdır."
"Gıybet bir anlık sözden ibaret değildir. Bir yerde, bir başka sefere bir arada olunabilecek birilerinin arkasından konuşulduğunda, hem o andaki toplantıya, hem sonraki toplantıları bozguna uğratan bir iletişim bombası patlar. Bu bomba öylesine etkilidir ki, patlamasıyla ortaya çıkan parçalar bir daha patlar, onlardan çıkan yeni parçalar da patlar. Giderek artan, arttıkça keskinleşen, tahrip gücü yükselen bir bomba oluverir."
Reklam
"Sosyologlar gıybeti "sosyal silah" olarak tanımlıyor. Başkalarına yönelttiğimiz, "ötekini yaraladığımız bir silah."
"Gıybetini kokusu yok. Gıybet sarhoş etmiyor içki gibi. Gıybet abdest de bozmuyor zina gibi. Pişmanlık da hissettiriyor günah gibi. Tövbesini bile çok görüyor günahkârına..."
"Söylediğimin doğru olması, söylememi doğru yapmaya yetmiyor"
“İnsanlar başaklara benzer. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.”
"İnsan, kendine ait yaşamı bulmalıydı. Belki de, mecburen yaşadığı bu hayat ona ait değildi. En azından bunu bilmeliydi. Çünkü hiç kimse, kendisine sunulana razı olmak zorunda değildi. Eğer bir insan davranışla­rından sorumluysa, yaşamını kurma hakkından da so­rumluydu."
Reklam
“İnsan elinde nasıl bir illet varsa artık, dokunduğu her şeyi değiştiriyor. Ve iyi ya da güzel olan her şeyi bozu­yor. İyi olmak isteği bazen öyle aşırı bir tutkuya dönüşü­yor ki bir iyilik bir anda bir kötülüğe dönüşebiliyor: Şöyle diyen de var: İyinin aşırısı olmaz, çünkü aşırıya kaçtı mı zaten iyi olmaktan da çıkar.”
"Çağımız aşırılıklar çağı, her şeyi abartma çağı. Den­ge ve ölçünün savrulup yok edildiği bir çağ. Gerek iliş­kilerde gerekse yaşamın kendisinde, hiçbir denge gözet­ meksizin savrulup durulan saçma sapan bir çağ."
“Hayatın değeri uzun yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır. Çok uzun yaşamış insanlar vardır, aslında pek az yaşamışlardır. Doya doya yaşamanın yılların çok­luğuna değil, kişinin gücüne bağlı olduğunu unutmama­lı. Her gün gidilen yere bir gün mutlaka varacaksınız. Ve herkes sizin gittiğiniz yere doğru gidiyor, aynı akışın için­ de sürükleniyor. İnsanla birlikte yaşlanmayan bir şey var mıdır? Öldüğünüz anda binlerce insan, hayvan ve daha başka varlık da ölüyor”
"Yaşadığınız her an hayattan eksilir ve harcanır. İn­san ömrünün günlük işi, ölüm evini inşa etmektir. Haya­tın içinde olan aynı zamanda ölümün de içindedir. Çün­kü hayattan çıkan ölümden de çıkmış olur. Ya da şöyle demek gerek; hayattan sonra devam eden şey ölümdür ama hayatta iken ölüme doğru gidilir. Ölümün yaşamak­ta olana, yani ölmekte olana yaptığı, ölmüş olana yaptı­ğından daha acıdır."
418 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.