Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Murtaza Kamar

(Doçentliğe benzer Mülakat…) — Size şahsî merakımı gidermek için bir şey daha sormak istiyorum. Mesleğinizde tecrübelerinizi arttırmak için takip ettiğiniz esas yol nedir? Andrew bir an korku ile düşündü. Bütün yaptığı güzel hareketleri mahvedebilirdi. — Hiçbir şeye, bu doğrudur, yanlıştır gözüyle bakmam!.. — Teşekkür ederim Doktor Manşon. Andrew odadan çıkarken Abbey kalemine uzandı. Yeniden gençleştiğini hissediyordu. Kendi kendine düşündü: «Eğer bana insanları iyileştirmeye, onların acılarını dindirmeye çalışıyorum deseydi onu, büyük bir hayal kırıklığına uğrayacağım için geçirmiyecektim.» Abbey sonra, Andrew’in isminin yanına en yüksek not olan 100 sayısını yazdı.
Reklam
Sevilmek
Konfüçyüs'e sormuşlar: “En iyisi kişinin köydeki herkes tarafından sevilmesi midir?" "Hayır," demiş Konfüçyüs. “En iyisi, köydeki iyi insanlar tarafından sevilip, kötü insanlar tarafından sevilmemesidir."
Sayfa 8
İyilik ve Kötülük
Yaşlı bir adam, büyük bir kentin surları dışında otururmuş.Gezginler yanına yaklaşıp, yaşlı adama sorarlarmış: "Bu kentte nasıl insanlar yaşar?" Yaşlı adam da, "Geldiğiniz yerde nasıl insanlar yaşardı?" sorusuyla yanıtlarmış onları. Gezginler "Bizim geldiğimiz yerde yalnızca kötü insanlar yaşardı," diye cevap verecek olurlarsa, yaşlı adam şöyle dermiş: "Yolunuza devam edin, burada yalnızca kötü insanlar bulursunuz." Ama gezginler "Bizim geldiğimiz yerde yalnızca iyi insanlar yaşardı," diye cevap verecek olurlarsa, o zaman yaşli adam da şöyle dermiş: "Girin haydi o zaman, çünkü burada da yalnızca iyi insanlar bulacaksınız.
Sayfa 8

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Türk çocukları
Türk çocukları, öteki ülkelerdeki çocuklara benzemezler. Üç yıl Doğu'da kaldım, bir defa olsun, bir çocuğun ağladığına şahit olmadım. Okula gidenlere rastladıkça dikkat ettim, yaşlı Osmanlılar gibi sakin ve - 51 -ağırbaşlı idiler.
Kadı 2
"Aksine, gerek meziyet ve gerekse ilim bakımından hemcinslerine üstün olan kişiler bu görevi reddetmemelidirler." "Kadı, kimseden asla hediye almamayı kendine prensip edinmelidir. Herkesle görüşmemesi, ziyafetlere ve özel davetlere katılmaması da yerinde olur." "Kadıların ihtiyaçları devlet hazinesinden karşılanmalıdır; ancak verilen para hibe veya iaşe parası olup asla maaş ve ücret mahiyetinde değildir." Fakat Müslüman din alimlerinin tasvir ettikleri bu kadı tipini Türkiye'de gel de bul! O, bir vakitlermiş. Avrupa'da, Rusya müstesna, hiçbir ülkede böylesine satın alınmış bir hakim sınıfı daha görülemez. Bu rüşvetçilik nereden geliyor? Bu soruyu cevaplamak güç ve derin araştırmaları gerektiren bir iştir. Türklerde bile dillere destan hale geldiğini müşahede etmek yeter. Kadıların basireti kadar rüşvetçiliği hakkında, halk arasında sayısız fıkra anlatılmaktadır. Davanın taraflarından para sızdırma konusunda olduğu kadar en muğlak ve kuşkulu davaları açıklığa kavuşturmaktaki ustalık üstlerine yoktur.
Reklam
Kadı
Kanun ve hakimlerden meydana gelen hukukçular, bir de din adamları, görevi kanunları yorumlamak olan müftüleri bir yana bırakıp, kanunları tatbik eden hakimleri ele alalım. Bu kişilere kadı adı verilir. Bunlar hakimliğe bağlı bazı görevleri de yapmaktadırlar. Miras intikal işleri, yedieminlik, nüfus kütüklerinin tutulması, akitlerin tasdiki, satış akitlerinin tanzimi vs. Fonksiyonlarının çeşitliliği ve şümulü sebebiyle kadılar, Türk hükümet mekanizmasının en önemli çarklarından biridir. Bu sebepten dolayıdır ki kadılar toplumda en fazla saygı gören kişilerdir. Bizzat peygamberin söz ve emirleri üzerine kurulan bu mevkiye bağlı görevler titizlikle ve ayrıntılı olarak tespit edilmiştir. "Kadılık için gereken meziyetlere sahip olmayan kişi bu görevi üzerine almaktan çekinmelidir, zira günün birinde Tanrı'ya hesap verecektir.
Hamal
Vezir'in asıl anlamı hamaldır, bununla, bu mükellefiyetleri üzerine alan kişinin âmme işlerinin bütün yükünü taşıdığı anlatılmak istenmiştir. Veziriâzam padişahın mührünu taşımakla, onun umumi yardımcısı ve temsilcisi olur. Bu sebepten dolayıdır ki, eski bir protokol icabı hiçbir ziyarette bulunmaz ve asla bir davete icabet etmez.
Sayfa 19
51 Eylemlerini savsaklama, sözlerin karışık, düşüncelerin düzensiz olmasın; ruhun ne kendi içine kapansın, ne de taşsın; kendine zaman ayır. Seni öldürürler, parça parça ederler, lânetler yağdırırlar arkandan. Zihninin arı, dengeli, ılımlı ve adil kalmasını engelleyebilir mi bütün bunlar? Biri, duru bir tatlı su kaynağının başında durup ona lânetler yağdırsa da, kaynak içilebilir suyunu fışkırtmayı sürdürür; içine çamur ya da gübre atsa, çabucak onu dağıtır, sürükleyerek götürür, geriye hiç kir kalmaz. Öyleyse içinde durgun bir su birikintisi değil, sürekli bir kaynak oluşturmak için ne yapmalısın? Özgürlüğüne, sevecenlik, yalınlık ve alçakgönüllülüğe sıkı sıkıya bağlı kalmalısın.
Sayfa 118
50 Hıyar acı mı? At onu. Yolunda böğürtlen çalıları mı var? Çevresinden dolan. Bu kadarı yeter: "Yeryüzünde bunlar niçin var?" diye sorma, yoksa doğa bilimcisini güldürürsün kendine, tıpkı bir marangozu ya da bir ayakkabıcıyı işliklerinde, yongalar, talaşlar gördüğün için kınayacak olsan sana gülecekleri gibi. Gene de, bunların döküntülerini atacakları bir yerleri vardır, oysa evrensel doğanın kendi dışında hiçbir şeyi yoktur, ama doğanın ustalığının olağanüstü yanı; dışarıdan başka hiçbir malzemeye ya da artıkları atmak için bir yere gereksinim duymaksızın, içindeki ona eskimiş, yıpranmış, yararsız görünen her şeyi dönüştürerek yepyeni şeyler yaratmasıdır. Kendi yeri, kendi malzemesi, kendi hüneri yeter ona.
Sayfa 117
Bir dış nedenden ötürü üzülüyorsan, aslında canını sıkan bu değil, onun hakkındaki yargındır, bu yargıdan her an vazgeçebilirsin. Ama seni üzen kendi karakterinden kaynaklanan bir şeyse, yargını düzeltmeni kim engelleyebilir? Aynı biçimde, seni üzen şey; doğru bulduğun bir eylemi yerine getirememekse, kendini üzüntüye kaptıracak yerde, niçin o eylemi yapmakta direnmiyorsun? "Ama yolumu kesen çok güçlü bir engel var." O zaman üzülmemelisin, çünkü başarısızlığının nedeni senin aklına dayanmıyor. "Ama bu işi yapamazsam, yaşamamın hiçbir anlamı kalmaz." Öyleyse, hedefine ulaşan birinin yaşamına son vermesi gibi, yoluna çıkan engellere kin duymaksızın, dingince ayrıl yaşamdan.
Sayfa 117 - YKY
Reklam
Başkalarının bakımını üstlenmek otoritenin bir lütfudur ve otorite bu lütfu, kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece devam ettirir. Diğerleri başkasının bakımını üstlenme iddiasında değillerdir. Basit biçimiyle özerklik beceri sahibi olmaktır. Karmaşık biçimiyle ise bürokrasinin üst kademelerinde çalışanların bildiği özerkliktir. Örneğin; bir yönetici yalnızca belirli bir görevi iyi yaptığı zaman değil, her biri kendi uzmanlık alanlarında beceri sahibi olan çok sayıda insanın çalışmasını koordine edebildiği zaman yükselmektedir. Yönetici diğer insanlarla iyi geçinmek, astlarının taleplerine cevap vermek, onu kendine hakim yapacak davranışlara sahip olmalıdır. Bu özellikler aslında herkeste aranmalıdır. Başkalarının size olan ihtiyacı, sizin onlara olan ihtiyacından daha fazla ise egemenlik kurabilir ve siz otorite olabilirsiniz. Şayet karşımızda bize karşı kayıtsız biri varsa onun bize önem vermesini isteriz. Onun bize karşı soğuk davranmasından ve kayıtsız kalmasından korktuğumuz zaman ona bağımlı duruma düşeriz. Sevilenin karşısındakiyle arasına mesafe koyması onu erişilmez bir ideal yapmaktadır.
Eski klasik yazarların eserleri kadar zihni eğlendiren başka bir şey yoktur denebilir. Sadece yarım saatliğine bile olsa insan eline alır almaz, derhal soluklanıp ferahlar, arınır, ruhça yücelir ve dinçleşir, tıpkı bir dağ gölünün karşısındaymış ve ciğerlerini temiz havayla dolduruyormuş gibi. Bu eski dillerin kusursuzluklarından ya da eserleri yüzyıllarca zarar görmeksizin ve dokunulmaksızın kalmış olan kafaların büyüklüklerinden kaynaklanır.109
Sayfa 109Kitabı okudu
Ama şunu hatırdan çıkarmayın, ahmaklar için yazanlar her zaman karşılarında geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar; okuma zamanınızı sınırlamaya dikkat edin ve okumak için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zamanların ve ülkelerin büyük kafalarının eserlerine tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukarıdan seyrederler, şöhretleri onları zaten bu hüviyetiyle tanıtır. Okunması halinde sadece bunlar insana gerçekten bir şeyler öğretir ve eğitir
Herodotos'un anlattığına göre, Kserkes bütün bir vadiyi göz alabildiğine dolduran ordusunu görünce, bundan yüz yıl sonra bu askerlerden bir tekinin bile hayatta olmayacağı düşüncesiyle ağlamıştı.
Herhangi önemli bir kitap (ilk okumanın ardından) hiç vakit kaybetmeden bir kez daha okunmalıdır. Zira öncelikle kitabın muhtevası bütünü itibariyle ikinci kez okunduğunda kavranılır ve başlangıç ancak son bilindiğinde gerçekten anlaşılır; ve buna ilave olarak. kitap ikinci kez okunurken kişinin içinde bulunduğu ruh hali ve zihin yapısı ilkinden farklıdır, dolayısıyla çoğu kez başka bir izlenim elde edilir; muhtemeldir ki muhteva başka bir ışıkta görünür. 69
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.