Yalnız kalamayan insan sürekli meşgul çalan bir telefon gibidir ama farkında değildir. Kendini aramak aklına bile gelmez. Rehberinde koca bir dünya vardır ama kendisi yoktur.
Yorumumu yazmadan önce uzun süre düşündüm duygularımı düşüncelerimi en güzel nasıl yazıya dökebilirim diye. Beni derinden etkileyen bir kitap oldu Söyleme Bilmesinler.
Üç kardeş ve eşleri, baba ve annenin dilinden bir ailenin hayat hikâyesini okuyoruz kitapta. Farklı karakterlerin o karaktere bürünüş hikâyesi de diyebiliriz. Çocuklarından birini çok sevip ikisini sevmeyen, asık suratlı mutsuz anneden, mutsuz eşe, mutsuz çocuklara, mutsuz gelinlere uzanan bir hayat hikâyesi.
Hayatta gördüğümüz şeylerin, bildiğimiz düşüncelerin, yorumladığımız olayların bir de bilmediğimiz, bilemediğimiz yanları vardır. Dışardan bakınca çok mutlu görünür bazıları ama içi kan ağlıyordur. Asık suratlıdır bazıları, insan selam vermek istemez ama bilmeyiz ki o insan o hale nasıl gelmiştir, hayat ona neler yaşatmıştır, Mürüvvet gibi, Hülya gibi.
Bir insan sevildiyse çocukken, sevmeyi bilir yetişkin olunca. Eşini sever, çocuklarını sever, hayatı sever. Sevgisiz geçtiyse çocukluğu eksiktir hep bir şeyler. Tıpkı Ethem gibi, Ekremgibi.
Hataları olur insanın ömür boyu telafi edilemeyecek türden. Kalan hayatının her günü birbirinden ağır geçer. Günden güne ağırlaşır sırtındaki dert kamburu. Kendi canından vazgeçecek hâle getirir. Kazım baba gibi.
Travmaları olur insanın olmayacak şeylere boyun eğdiren. Yalandan bir hayata inanmasını sağlayan. Sevgi ve Nurten'in hayatı gibi.
Duygudan duyguya sürüklüyor roman okuyucuyu. En çok hüzün saklı satırlarda. Yaşanamayan hayatların hüznü. Sevilemeyen çocukların, eş olamamış karı kocaların hüznü...
Hayatın içinden akıcı bir roman. Çevremizdeki hayatların belki kendi hayatımızın bir kesiti.
Serinin okuduğum ikinci kitabı. Bana çok fazla hitap etmedi. Her yaş grubuna hitaben yazılmış ama ben özellikle 18-22 civar yaş grubunda daha etkili olacağını düşünüyorum. Ya da hayatında "hayır"demeyi hiç başaramayanlarda da oldukça etkili olacaktır.
Hayır diyebilmeyi ince ince her detayına örnekleriyle sunuyor kitap. Fazlaca örnek ve bilgi dolu akıcı bir kitap.
Yazarın üç cinayet hikayesinden oluşan polisiye eser, akıcı bir dille sade bir üslupla yazılmış. Beğendiğim tarafları olduğu kadar beğenmediğim tarafları da var kitabın.
Karakterler her zamanki tadında, samimi , aramızdan biri gibiler. Olaylar akıcı, sıkmadan ilerliyor.
Ancak, olayların sonuçları tahmin edilebilir seviyede kalmış. Diğer romanlar gibi acaba'larla dolu değil olaylar. Yazarın diğer kitaplarının çoğunu okumuş birisi olarak çok çok beğendiğimi söyleyemem. Olaylar, akıcılık, kovalamacalar güzel evet ama kitabın tadı biraz yavan kalmış hissettim.
"Sular Üstünde Gökler Altında" yazarın son kitabı.
Diğer romanları gibi bu romanı da okuyucuyu bambaşka dünyalara götürüyor. Karmakarışık duygular, olaylar arasında umuda tutunan, babasına verdiği sözle ayakta kalıp mücadele eden Kalender'in hikayesini okuyoruz. Kalender'le beraber biz de denizlerde, okyanuslarda sürükleniyoruz, keşifler yapıyoruz yeri geliyor olaylara baş kaldırıyoruz. İnsanlığın duygularının yok oluşunu izliyoruz acıyla.
Kitaptaki ana kahramanlardan birinin Kolomb olması da ilgi çekici olmuş. Kitabı daha merak edilir kılmış.
İnsanların değişiminin, duyguların dönüşümünün 1400lü yıllarda da günümüzdeki gibi olduğunu görüyoruz. İnsanın olduğu her yüzyılda, her yerde iyinin ve kötünün mücadelesine tanık oluyoruz.
Kitap oldukça akıcı ve yaratıcı bir olay örgüsüne sahip ama bana diğer romanların tadını veremedi. Bazı bölümleri çok zor ilerledi. Bazı bölümleri romana göre basit kaldı fikrimce. Yazarın önceki kitaplarını okurken hiç bitmesin isteyerek okumuştum ama bu romanda tam olarak öyle olmadı.