Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nurcan Şeyma

Reklam
Sanattır yaşamak.
Kendi karakterinizi beğeniyor musunuz? Yaşamak da sanattır ya, her fırça darbenizi ‘işte bu!’ diyecek kadar yerinde buluyor musunuz? Her gece tuvalinize geriden baktığınızda, gözünüzü rahatsız eden hiçbir şey olmuyor mu? Ya da ‘Şurası biraz kaymış, ben bunu bir düzelteyim’ demiyor musunuz yatmadan önce? Hiç yanlış nota bastığınız olmuyor ya da ses hiç istediğinizden pes çıkmıyor mu? Hiçbir gün mü akordunuzun bozuk olduğunu kabullenmiyorsunuz? Bir figürü yanlış yapmak ve bunu kabullenmek size göre değil mi? Ahengi ara ara bozduğunuzu hiç mi düşünmüyorsunuz? Peki iletişim sanatında usta bir sanatkâr mısınız? Sahnede repliğinizi unuttuğunuz hiç mi olmuyor? Partnerinizi zorda bırakan hiç mi siz olmadınız? Hayat bir sanattır, siz de sanatkâr. Peki siz eserinizi beğenmediğinizde hep mi başkalarını suçluyorsunuz? Ocak, 2020
Âh Sarıkamış!
O kar taneleri hâla yüreğimize yağıyor.. #unutmadık

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ATAM.
Dünya tarihine yön vermiş liderlerin çoğundan tiksinen, bir liderin o katı ve değişmez ilkelerinin takipçisi olamayacak kadar özgün düşünmeye, araştırmaya, öğrenmeye ve ‘inanmamaya’ alışmış bir okur olarak; Okudukça daha çok daha çok hayran olduğum, anladığım, hak verdiğim tek lider. Vatanını, kendisinin önüne koyduğundan emin olduğum tek lider. Tüm dünyaya gururla ‘O benim liderim’ diyebileceğim tek lider. Kadınlar için yaptıklarına minnettâr olduğum, asla ülkeme kazandırdıklarını unutmayacağım, izinden ayrılmayacağım tek lider. Kurtuluş savaşı şehitlerimizin kanlarıyla sulanan, her karışında emeklerin, gözyaşlarının, acıların ve hasretlerin gömülü olduğu, büyük fedâkarlıklarla kurulmuş ülkemin kurtuluşuna vesile olan, Kazım Karabekir, Mareşal Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Fahrettin Altay gibi muhteşem insanlarla çalışmış, vatanı için herşeyini ortaya koymuş tek lider. Bir millet unutmuyor seni.
Gerçek gezentiler anlar;
Bu salgın döneminde adımımızı dışarı atamaz; topluluklara giremez; sinema, tiyatro, konser gibi sanatsal ve sosyal aktivitelerde bulunamaz; sevdiklerimize sarılamaz olmak ve elbette özellikle tarihî mekanlar başta olmak üzere gezmeye, görmeye, farklı insanlar, kültürler, iklimler tanımaya, o memleketlere sinip, içlerinde erimeye, aynı kahkahaları farklı dillerden duymaya, kısaca tüm ruhunla var olmaya hasret kalmak bazılarımıza çok zor geldi. Uçağa binmeyi bile özlemek! Böyle zor zamanlarda okumayı sevdiğime bir kez daha şükrediyorum. Şayet sevmeseydim ruhumun uçmak, özgürce kanat çırpmak, renkten renge bulanmak, diğer ruhlarla kaynaşmak, tekdüzeliğe inat devinimlenmek, parçalardan yekpare bir bütüne yol almak ihtiyacını nasıl karşılardım? Gerçek gezentiler anlar; Okumak; ruhun tatilidir. Okumak; rutine kafa tutup, kendini hangi durakta duracağını bilmediğin bir trene atmaktır. Okumak; yaşamaktır. Sonunu öngöremediğin, yer yer konforsuz, ama her daim heyecan veren bir yolculuktur. Gezemiyor değiliz, geziyoruz. 13. Yüzyıla Dante’nin cehennemine bile gidebiliyoruz mesela. Sanat ne güzel. Peki sizin yolculuğunuz nereye?