Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ilknur çağlayan Güneş

Reklam
Ayağında Adana şalvarı, esmer yanık yüzündeki derin acıyla suskunca bekleyen baba bir ara, kafasında yaptığı konuşmayı bitirmiş de bir sorunun cevabını veriyormuş gibi konuşur: "Adana'dakiler soruyordu bu sene kurban kesecek miyiz diye, arayıp söyleyeyim bari. Kurbanı kestik. Allah kabul etsin."
"Fotoğraf' denilince niye içimiz titrer o zaman? Çünkü o yalnızca bir fotoğraf değildir de ondan.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne biçim insanlar bu anneler? Çok tuhaflar. Hiç kimseye benzemiyorlar. Ama, birbirlerini tanıdıklarına eminim. Kendi aralarında konuşup anlaştıkları, bizim bilmediğimiz ortak bir dilleri var muhakkak. Belki de gizlice buluşup, haberleşiyorlardır birbirleriyle kim bilir?
Oğlu Emin'in kemikleri on sekiz yıl sonra bir kuyunun dibinde bulunmuş da ona seviniyormuş. Şimdi arkanıza yaslanın ve bir an düşünün n'olur. Bir baba, on sekiz yıl önce öldürülen ve kaybedilen oğlunun, kafatası ve kemikleri, yanmış halde bir kuyunun dibinde bulundu diye sevinç gözyaşları döküyor! Bundan sonraki tüm sevinçlerim bu ülkeye haram olsun ...
Reklam
198 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal
8.5/10 · 4.142 okunma
198 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Sizde de aynı şey olur mu bilmem? Bazı kitapların tadı varmış gibi geliyor bana. Ekmek gibi, çikolata gibi tadı var işte... Okuduğumuz zaman damağımıza yerleşir, yayılır, dağılır iyice alırsınız tadını. Bu kitabın tadı çocukluğumun tadına benziyor. Çocukluğumla aynı tadı var per gazozunun. Kendirden kuşağı, kucağından indirmediği kitaplarıyla ben bir oğlan çocuğunun bedeninde yaşadım kısa süreliğine. Boğazımda bir yumruyla beraber... O tadı çok seviyorum.. sahi sizin çocukluğunuzun bir tadı var mı?
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,142 okunma
Sırtımda "seneye de giyer" ceketim, iç cebinde babamın mendili, kravatımı sene sonuna kadar çözülmemek üzere dayıma bağlatmış, yanan fırınlara bakarak okula gidiyordum.
Aradan yirmi beş yıl geçti. Şimdi lstanbul'dayım. Gazetelerde şöyle bir haber gördüm: "Urfa'da berdel verilen Şahe Fidan kocasıyla kavga edip, daha fazla dayanamayarak sığındığı baba evinden geri gönderilince, bir buçuk yaşındaki bebeğini sırtına bağlayıp, evin banyosunda kendini astı." Şahe'nin yakınları, "Bizde evlenen kadının koca evinden ancak cesedi çıkar," demişler. Dedikleri gibi de olmuş. Şahe kızım, başka bir yol bulamadın mı kendine?
Oğlu, sevdiği yemeğini bitirsin diye, ölüsünün yanında sessizce bekleyen annenin hikayesini anlattığınızda bir ar- kadaşınıza, onun hiç tepki vermeden ağladığını görmüşseniz ya da bugünlerde, ağzınıza götürdüğünüz her lokma boğazınızdan bir türlü geçmiyor ve yutkunuyorsamz sürekli ve oğullarını birer birer toprağa veren annelerin ülkesinde, kendi oğlunuzu koklamaktan hicap duymaya başlamışsanız eğer, birbirinizin hayatlarını da fark etmeye başlamış- sınız demektir. Bu da iyi bir şeydir. Şimdilik. ..
Reklam
Dedemden öğrendiğim, "insan olmak" kendi mutlu olduğun şeyleri yanındakilere de iletmektir. İnsan, kendinde olmasını istediği herhangi bir şeyi bir başkası için de aynı şiddette isteyebiliyorsa "insanım" diyebiliyor. Birbirimizin hayatlarının içindeyiz ve insan olmak galiba "diğerkam" olmaktan geçiyor.
Derdini anlatmak için açlıkla terbiye olup ölüme yatmak günleri bitti zannetmiştim. Yanılmışım. Meğer bitmemiş. Öyle ya, zulüm ve düşmanlık bitmedi ki. Ne çabuk unutmuşum Habil ve Kabil'i. Mermer sunaklar yeni kurbanlarını bekliyor. Haydi, seyre duralım hep birlikte. Ne kadar da küçükmüş meğer. Sığamadık yeryüzü sofrasına. Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok. Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş. Fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi. Artık burnumuzda sıcak ekmek kokusu yerine kan kokusu var. .. lyi o zaman. Ne diyelim? Afiyet olsun ...
"Karasevda demek, siyah bir mühür demektir. Sevdaya düşenlerin kalbinde mutlaka o mühür vardır. " Onlarca otopsi yaptım. Bir o kadarına da katıldım. Neşter kalbe her uzandığında gözüm o mührü arardı. Zafer Hoca'nın dediği doğru muydu acaba? Siyah bir mühür mü vardı kalbimizde?
Bir de akıl vermiş: "Oğlum bu memlekette keçi etine koyun eti damgası basar, satarlar. Sen sonra uğraş dur ben keçiyim diye. Mü- hür, koyun mührü. Artık koyunsun. Şimdi size bir basar- sak "komünist" mührünü, ömrünüzün sonuna kadar çıka- ramazsınız. Hadi gidin buradan."
312 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.