çekmeliyim, biliyorum kalbimi
gemileri batıran limanların elinden
deniz yabancıdır tarlalarıma
soykütüğüm dirilmeli yeniden
baharımı yarasalar çürüttü
sonbahara dûçâr oldu yazlarım
yuvam darmadağın; balçık karardı
gün doğuyor, neden gülemiyorum
Almışsın, hiçbir şey kalmamış elimde
Kalbimi her defa mahzun görmüşüm
Der ki hüznün tarihini yazanlar
"Açma sakın ifşâ kapılarını"
Açarsam, yerlere dökülürmüşüm
Hududsuz şükürler, nihayetsiz senalar olsun o Zât-ı Zülcelal'e ki; bizleri cehl-i mutlak derelerinden, isyan ve küfran bataklıklarından lütf u keremiyle çıkarıp, gözleri kamaştıran en parlak bir nura talebe etmiştir.
Güneş gibi bir iman lâzım ki; her şeyde, her vaziyette, her bir harekette kader-i İlahî ve kudret-i Rabbaniyenin izini, eserini görsün, tâ o zulm-ü zulmette kalb boğulmasın, iman sönmesin; akıl, tabiat ve tesadüfe saplanmasın.
Âl-i İmran Suresi, 169-170. ayetler:
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler saymayın. Hayır, onlar Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah'ın lütfündan onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır."