Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Orfozlagos

Orfozlagos
@Orfozlagos
Beşiktaş
68 syf.
9/10 puan verdi
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov
8.2/10 · 70bin okunma
Reklam
Kendime '' Eh, bilimin delicesine bilmek istediği her şeyi biliyorum, fakat bu yol hayatımın anlamını bulmamı sağlayacak soruları cevaplamıyor.'' dedim.
Sayfa 30 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kayboluş...
''Sadece yaşadığımız kısa süre içinde öğrenebildiklerimizin dışında kalan, insanlığın bilinmeyen yönü nedir?''
Sayfa 28 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Sorgulamaların içinde kayboluyorum...
Ölümün reddedilemez, herkes tarafından kabul edilen varlığı bir peri masalı değil, gerçekti.
Sayfa 22 - KarbonKitabı okudu
Reklam
Bedavacılık hangi yüzyılda olursanız olun değişmiyor...
''Bana kalırsa her şeyi beleş yapmadan önce biraz beklememiz gerekecek. Daha sırası değil. Sözün gelişi, düşünün ki her şey beleş olmuş. Kimsede ölçü denen şey yok ki. Her şey beleş olursa hadi kapabildiğimizi kapalım deriz. Bir İşçi Bayramı'nda şehrin alanına bir atlıkarınca kurmuşlardı. Tabii, herkes çevresine toplandı atlıkarıncanın. Aralarında bir delikanlı vardı. Taşralıya benziyordu. -Bu nedir? diye sordu. Beleş mi binilir buna? -Evet! Delikanlı atlıkarıncaya yaklaştı, tahta bir atın üstüne tırmandı, bayılıncaya kadar döndü. Atlıkarıncadan indirip yere yatırdılar onu. Bir şeyi yokmuş, az sonra kendine geldi. -Hala dönüyor mu? diye sordu. -Dönüyor. -Madem beleş, bir kere daha bineyim. Beş dakika sonra attan yine indirdiler onu. Yine yere yatırdılar. Kan-ter içinde kalmıştı. Görüyorsunuz ya, dostlar, daha beklememiz gerekecek.''
Sayfa 76 - MilliyetKitabı okudu
Dertli bir yüzyıl
''Sokağa çıkmadan önce karısını öpmüştür bile. -Ma chere, demiştir, ben yürüyüşe çıkıyorum. Karısının kılı bile kıpırdamamıştır. -Peki diye cevap vermiştir. Yalnız akşam yemeğe geç kalma. Şimdi olsa, kadın hıçkırıklar içinde kocasının ayaklarına kapanır, dizlerine sarılır, sokağa çıkmaması için yalvarır ona; hiç olmaza önce karısının geçimini, geleceğini sağlamasını ister. Ama on altıncı yüzyıl bu kolay, dırıltı falan yok. Adam kılıcını eline alıp havada şöyle bir sallıyor; sonra yemek vaktine kadar görünmüyor. Düelloya, kavgaya bulaşmak için bulunmaz bir fırsat.''
Sayfa 13 - MilliyetKitabı okudu
Dertli bir yüzyıl
''Şimdiki kafamızla düşünürsek, o günlerde yaşamak korkunç bir şey... Sözün gelişi hergele derebeyinin ya da kont eskisinin biri yürüyüşe çıkıyor... Yürüyüşe çıkıyor demek, önce kılıcını kuşanıyor demek... Bakarsınız biri küfür sallar herife, ya da itip kakmaya başlar; dövüşmek gerekir. Kılıç kuşanmalı. Suratında hiçbir üzüntü, kuşku belirtisi yok. Aksine belki gülüyor, belki ıslık çalıyor.''
Sayfa 12 - MilliyetKitabı okudu
Dertli bir yüzyıl
''Dertli bir yüzyılı, sözün gelişi on altıncı yüzyılı alalım. Şimdi geriye baktığımızda, o yüzyılda yaşamak imkansız gibi bir şey gibi geliyor insana. Her gün düello ederlermiş. Konukları kulelerden atarlarmış. Olmayacak şeyler değilmiş bunlar. Düzen böyleymiş.''
Sayfa 12 - MilliyetKitabı okudu
Anı yaşamayı bilmeyenlere...
''Denebilir ki, her dönemin kendine özgü ayrı bir psikolojisi vardır. Yaşamak, her dönemde, hem zor,hem kolaydır. Aynı derecede.''
Sayfa 12 - MilliyetKitabı okudu
Reklam
Orfozlagos tekrar paylaştı.
Tüm yoğunluğuna ve yorgunluğuna rağmen heyet günlerini seviyorum. Ekseriyetle yaşlı amca ve teyzeler; kiminin aklı başında, kimininse son demlerinde bir mum alevi gibi dalgalı. Kimi, hakim karşısında cevval bir avukat kadar heyecanlı, kimiyse kapıdan girerken hükmü verilmiş, makus talihini kabul etmiş bir idam mahkumu kadar sessiz. Yalnız hepsinin çarpıcı bir ortak noktası var ki, gözleri. Tekerlekli sandalyede yorgun dizleri, buruşmuş ciltleri, dökülmüş dişleri, zamanın aşındırdığı hayalleriyle adeta ölümü hatırlatan bir mektuba vurulmuş mühür gibi gözleri. Şahit yazan iki küçük melek gibi, yeryüzü ayeti gibi, "Haberin olsun, ayağını denk al delikanlı!" diye çağıran gözleri.
848 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.