Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Orfozlagos

Orfozlagos
@Orfozlagos
Beşiktaş
''Annemin kesinlikle inandığı bir şey vardır: Hayatta önemli olan, insanın eline düşen kartlar değil, onları nasıl oynadığıdır, der. Bense, elime düşen en büyük kartın annem olduğuna inanıyorum. İyi yürekli, adil, cömert biriydi; kendisi gibi iyi yürekli bir ana baba tarafından derin bir sevgiyle yetiştirildiğinden büyük bir özgüvene sahipti.''
Sayfa 27 - OğlakKitabı okudu
Reklam
Çocuk ruhlu babalar dünyanın en iyi babalarıdır.
''Annem, kendisinin babamın zekasının sevimliliğinin,tutkulu imgeleminin gölgesinde hissettiğini birçok kez söylemiştir.Çocuklarla birlikteyken Fareli Köyün Kavalcısı'na benzediğini söylerdi ki, bütün arkadaşlarımın, ayrıca gittiğimiz her mahalledeki çocukların üstünde babamın yarattığı karizmatik etki bunu doğruluyordu. Öte yandan, oturup konuşmak istediği kişi annemdi. Babamla oynardık, annemle konuşurduk.''
Sayfa 27 - OğlakKitabı okudu
''Bu hastalık benim büyüleyici ama ölümcül düşmanım, can yoldaşım oldu. Çok çekici bir karmaşıklığı vardı benim için, doğamızın en üstün, en ince yanlarıyla en tehlikeli özelliklerini birleştiren bir damıtımdı. Bu vahşi hayvanla uğraşabilmek için önce onun çeşitli duygu durumlarını, sayısız maskelerini tanımak zorundaydım. ''
Sayfa 15 - OğlakKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
''Çinlilerin inancına göre bir hayvanı yakalayabilmeniz için önce onu güzelleştirmeniz gerek. Garip bir biçimde benim, manik- depresif hastalığa yapmak istediğim buydu.''
Sayfa 15 - OğlakKitabı okudu
Kendime '' Eh, bilimin delicesine bilmek istediği her şeyi biliyorum, fakat bu yol hayatımın anlamını bulmamı sağlayacak soruları cevaplamıyor.'' dedim.
Sayfa 30 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Reklam
Kayboluş...
''Sadece yaşadığımız kısa süre içinde öğrenebildiklerimizin dışında kalan, insanlığın bilinmeyen yönü nedir?''
Sayfa 28 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Sorgulamaların içinde kayboluyorum...
Ölümün reddedilemez, herkes tarafından kabul edilen varlığı bir peri masalı değil, gerçekti.
Sayfa 22 - KarbonKitabı okudu
Bedavacılık hangi yüzyılda olursanız olun değişmiyor...
''Bana kalırsa her şeyi beleş yapmadan önce biraz beklememiz gerekecek. Daha sırası değil. Sözün gelişi, düşünün ki her şey beleş olmuş. Kimsede ölçü denen şey yok ki. Her şey beleş olursa hadi kapabildiğimizi kapalım deriz. Bir İşçi Bayramı'nda şehrin alanına bir atlıkarınca kurmuşlardı. Tabii, herkes çevresine toplandı atlıkarıncanın. Aralarında bir delikanlı vardı. Taşralıya benziyordu. -Bu nedir? diye sordu. Beleş mi binilir buna? -Evet! Delikanlı atlıkarıncaya yaklaştı, tahta bir atın üstüne tırmandı, bayılıncaya kadar döndü. Atlıkarıncadan indirip yere yatırdılar onu. Bir şeyi yokmuş, az sonra kendine geldi. -Hala dönüyor mu? diye sordu. -Dönüyor. -Madem beleş, bir kere daha bineyim. Beş dakika sonra attan yine indirdiler onu. Yine yere yatırdılar. Kan-ter içinde kalmıştı. Görüyorsunuz ya, dostlar, daha beklememiz gerekecek.''
Sayfa 76 - MilliyetKitabı okudu
Dertli bir yüzyıl
''Sokağa çıkmadan önce karısını öpmüştür bile. -Ma chere, demiştir, ben yürüyüşe çıkıyorum. Karısının kılı bile kıpırdamamıştır. -Peki diye cevap vermiştir. Yalnız akşam yemeğe geç kalma. Şimdi olsa, kadın hıçkırıklar içinde kocasının ayaklarına kapanır, dizlerine sarılır, sokağa çıkmaması için yalvarır ona; hiç olmaza önce karısının geçimini, geleceğini sağlamasını ister. Ama on altıncı yüzyıl bu kolay, dırıltı falan yok. Adam kılıcını eline alıp havada şöyle bir sallıyor; sonra yemek vaktine kadar görünmüyor. Düelloya, kavgaya bulaşmak için bulunmaz bir fırsat.''
Sayfa 13 - MilliyetKitabı okudu
Dertli bir yüzyıl
''Şimdiki kafamızla düşünürsek, o günlerde yaşamak korkunç bir şey... Sözün gelişi hergele derebeyinin ya da kont eskisinin biri yürüyüşe çıkıyor... Yürüyüşe çıkıyor demek, önce kılıcını kuşanıyor demek... Bakarsınız biri küfür sallar herife, ya da itip kakmaya başlar; dövüşmek gerekir. Kılıç kuşanmalı. Suratında hiçbir üzüntü, kuşku belirtisi yok. Aksine belki gülüyor, belki ıslık çalıyor.''
Sayfa 12 - MilliyetKitabı okudu
Reklam
Dertli bir yüzyıl
''Dertli bir yüzyılı, sözün gelişi on altıncı yüzyılı alalım. Şimdi geriye baktığımızda, o yüzyılda yaşamak imkansız gibi bir şey gibi geliyor insana. Her gün düello ederlermiş. Konukları kulelerden atarlarmış. Olmayacak şeyler değilmiş bunlar. Düzen böyleymiş.''
Sayfa 12 - MilliyetKitabı okudu
Anı yaşamayı bilmeyenlere...
''Denebilir ki, her dönemin kendine özgü ayrı bir psikolojisi vardır. Yaşamak, her dönemde, hem zor,hem kolaydır. Aynı derecede.''
Sayfa 12 - MilliyetKitabı okudu
Her ülkede, her dönem böyle vahşi insanlar vardı...
''Matryona her şeyi kaldırıp odaya gitti. Stepan fırının üstüne yatıı ama uyuyamadı, kurumaları için ocağın kenarında olan budakları tıkırdatıp durdu. Tüccarın kemerle sıkılı çok yıkanmış soluk basma gömleğinin altından fırlayan şişman gövdesi aklından çıkmıyordu. Aklına hep o gövdeyi bıçakla yarıp içinden yağ kesesini çıkarmak geliyordu. Karıya da aynısını yapmak. Önce ''Boşver, yarın sabah gidiyorum,'' diye düşünüyor, sonra İvan Mironov'u hatırlıyor ve yine aklına tüccarın şişman gövdesi ve Matryona'nın beyaz tenli, yağlı terli boğazı geliyordu. Öldüreceksem, ikisini de öldürmeliyim. Horoz ikinci defa öttü. Şu an yapmalı yoksa hava aydınlanacak. Bıçağı ve baltayı akşamdan gözüne kestirmişti. Fırının üstünden indi, balta ve bıçağı alıp mutfaktan çıktı. O çıkarken mandal tık etti. Tüccar içeri girdi. İstediği gibi olmadı, bıçağı kullanmadı balta ile direkt tüccarın kafasını yardı. Tüccar kapıya kaydı ve yere düştü. Stepan odaya girdi ve Matryona yerinden sıçradı,üstünde tek gömlek yatağın kenarında duruyordu, Stepan aynı balta ile onu da öldürdü. Sonra bir mum yaktı, masanın çekmecesinden parayı aldı ve gitti.''
Sayfa 39 - ParisKitabı okudu
Nedense bu satırları okurken Elon Musk geldi aklıma:)
" Ne demek istiyorsun?" "Herkesin bir yıldızı var ama kimseninki birbirine benzemiyor. Yolcular için pusula,kimileri için ufak tefek bir ışık, bilginler için çözülmesi gereken bir sorudur yıldızlar. Sözünü ettiğim işadamına göre ise altından başka bir şey değildirler. Gelgelelim bütün bu yıldızlar suskundur. Yalnız sen, herkesten ayrı göreceksin onları."
Sayfa 99 - Can çocukKitabı okudu
'' Çünkü iğrenç biriyim ben, bu hayat beni yok etti, bende olan her şeyi öldürdü. Gurur sayesinde değil, alçaklık sayesinde sabrediyorum, talihsizlikteki erdem yok artık.Her dakika aşağılıyorlar beni, sabrediyorum, kendim sürünüyorum aşağılanmak için. Bu pislik bana damgasını vurdu, ben de kabalaştım, bildiklerimi unutum. Fransızca konuşamıyorum artık,ezildiğimi ve hiçleştiğimi hissediyorum. Bu koşullarla mücadele edemiyorum, kararlı bir şekilde yapamıyorum bunu.''
Sayfa 74 - Helikopter yayıneviKitabı okudu
Arzulamak
''Ama asıl, arzuya yenik düştüğünü; artık kendi iradesi diye bir şey kalmadığını, yabancı,tuhaf bir güç tarafından yönlendirildiğini hissediyordu. Bugün sadece şanslı bir rastlantı sonucu paçasını kurtardığını; bugün olmasa yarın, yarın olmasa ertesi gün, eninde sonunda çöküşe, yıkıma teslim olacağını duyumsuyordu. Evet, çöküş ve yıkımdı bu. Olup biteni başka türlü kavramlaştıramıyordu. ''
Reklam
"Türkçe konuşmak politize Kürtler için sadece mecburiyet ama etnik kimlik kaygısı taşımayan geniş kitleler için statüdür. O kadar ki, Cumali'nin dünyasında; Kürtlük dağlılık, Türklükse şehirlilik manasına gelirdi."
Sayfa 258Kitabı okudu
Bir doktor olmak ne demek anlıyor musunuz, tüm hastalıklara karşı ne yapılacağını bilmek , - sizin bilgece dediğiniz gibi yardım etmek sorumluluğuna sahip olmak ! - ve ölmekte olan birinin yanında kendinden geçmişcesine öylece oturmak , öleceğini bilmek ancak bir şey yapamamak, gücü yetmemek ... bunu sadece bu korkunç şeyi bilmek, bedeninizdeki tüm damarları parcalasanız bile yardım edemeyeceginizi bilmek... sevdiğiniz bir bedeninin kahredici bir sekilde kan kaybettiğini , acılar içinde kıvrandığını görmek , parmağınızın altında bir uçan, bir sönen nabzı dinlemek ... Bir doktor olmak ve hiçbir şeyi, hiçbir şeyi, hiçbir şeyi bilmemek...
Allah var, olmalı. Şimdi dua edecek O'na yakaracağım; bunca yıldır onu ihmal ettiğim , yalan söylediğim, ihanet ettiğim, hiçbir cezaya uğramadan özgürce günah işlediğim için...Bir de O'na bunca zaman görmezden gelip şimdi sıkışınca sırf ihtiyaçtan başvurduğum için beni bağışlamasını isteyeceğim... yeter ki duamı kabul etsin , şu tek arzumu yerine getirsin : Hasanı'ın kanı ellerime bulaştı, oğlunun kanının da bulaşmaması için sana yalvarıyorum.
...Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.
Benden her nesne alınmıştı, zamanı bilmeyeyim diye saati, yazı yazmayayım diye kalemi, damarlarımı kesmeyeyim diye bıçağı; hatta sigara gibi en basitinden tütün bile benden esirgendi.Bize hiç bir şey yapmadılar. Bizi tamamen hâkim olan bir hiçliğe bıraktılar, çünkü bilindiği gibi hiçbir şey yeryüzünde bir insana hiçlik kadar baskı yapamaz. Hepimizi tek başına tamamen dış dünyaya karşı sıkı sıkıya kapatmakla, dillerimizi çözecek baskı,dıştan dayak ve soğuktan değil de içten yaratılacaktı. Odada bir kapı, bir yatak, bir koltuk, bir leğen, bir parmaklı pencere vardı. Ama kapı gece ve gündüz kilitliydi, masa üzerinde hiçbir kitap, gazete, kağıt, kalem durmamalıydı, pencere bir yangın duvarına bakıyordu, çevremde sadece ben ve öz bedeninde bile sadece tamamı bir hiçlik inşaa edilmişti.
- tekrar senin dudaklarını hissetmek, karşımda yumuşak sözler söylemeni duymak için sabırsızlanmamın yanında arkadaşlığın ve varoluşumun ne önemi vardı ki ! Seni o kadar çok seviyordum, şimdi artık her şey bittiği için bunu sana söyleyebilirim. Ve inaniyorum ki , bana seslensen , ölüm döşeğimden beni kaldıracak ve seninle gidecek gücü bulabilirim.
Reklam
Evladım dün öldü - benim için şimdi bu dünyada artık sadece sen varsın, sadece sen, benim hakkımda hiçbir şey bilmeyen sen, bu arada bu olup bitenlerden bihaber, bir şeylerle veya insanlarla oynayan ya da gönül eğlendiren sen... Beni hiç tanımamış olan ve daima sevdiğim sen...