Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Özden aksoy
Özden aksoy
@Ozdenoku
Psikolojik Danışman
Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Ankara
49 okur puanı
Aralık 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Eğlenceli bir kitap mı arıyorsunuz? Size buldum Kara mizah türünde yazılmış bu kitap bende Murat Menteş, Alper Canıgüz tadı bıraktı, tadı damağımda kaldı. Efenim şimdi kitaba gelecek olursak Kahramanımız Cengiz/Sadık/Ceyhun/Selim (herkese farklı bir insan olmak istemesi verdiği kararlardan sadece biriydi) kendini bir gün Aydın'ın çöplüğünde
Hanımların dikkatineee! Overlok makinesi ayağınıza geldi , minvalinde bu kitap evet. Seray Şahiner'in mizahi dilini çok seviyorum. Bu, okuduğum 5. Kitabı ve hepsi de aynı tatta.
214 sayfa, 9 kısa hikayeden oluşuyor kitap. Hepsi aynı mahalleden olan kadınları anlatıyor, ilk hikayedeki Reyhan hanım, diğer hikayelerdeki 3 ev arkadaşı ve birinin erkek arkadaşının 'resmi' sevgilisinin açısından okuyoruz olanları, duyguları, düşünceleri. Çok sinirlendim okurken. Sibel'in ikinci kadın olmayı kabullenişini, hep o'nu beklemesini, aşk dilenmesini kabullenemedim. Aldatılan Ayşe'nin bunu bilmesine rağmen, tercih edilen kadın rolüne sığınmasını hazmedemedim. Elif'in her şeye yeniden başlama olasılığı varken yarım bıraktığı geçmişine saplanıp kalmasını anlayamadım. Nergis'in ise yola devam edememesine, sevdiği adam tarafından kolayca gözden çıkarılmış olmasını, 'o kadar da sevilmediğini' kabullenememesine anlam veremedim aslında. Okurken sinirlendiğim nokta çok oldu. Ama anlıyorsunuz düşününce. Sevilmemiş, sahip çıkılmamış kadınların dört koldan birine yalan da olsa nasıl bağlanabileceklerini, gözlerinin nasıl kör olabileceğini anlayabiliyorsunuz. Onaylamasak da bizleriz o kadınlar, yanımızda yöremizde olanlar..
Her zamanki gibi sevdim bu Şahiner romanını da. Sizlere de tavsiye ederim
Dünya ağrısı çok sevdiğim, ne yazsa beğenirim sanırım dediğim Ayfer Tunç'un okuduğum 7. Kitabı. Ve yine en sevdiklerimden biri oldu.
Babasından kalan ve mecburen o oteli işletmek zorunda kalan Mürşit'i anlatıyor kitap. Otel müşterilerinden olan Madenci -ki ismini öğrenemiyoruz- ile Mürşit arasındaki diyologlardan Dünya'yı, yaşam denen ağrıyı, varoluş sancısını o kadar iyi anlıyorsunuz ki. Yusuf Atılganın 'Anayurt Oteli' ile otel imgelemi, konuyu işleme biçimlerini benzettim ve çok da sevdim.
Tam 331 sayfa roman. Son bölümlere kadar Madenci ve Mürşit'in günahlarını merak ediyorsunuz etmesine de ah Ayfercim içlerindeki yükleri, kişisel hesaplaşmalarını -özellikle Mürşit'in- o kadar iyi anlatıyor ki.
Okuyun Ayfercim'in en azından bir kitabını mutlaka okuyun.
Okur Takip Önerileri
·
Puan vermedi
2. Dünya savaşı.. Birbirlerinden farklı karakterlerde olan iki kız kardeş Isabelle ve Viann.. Annelerini küçük yaşta kaybetmiş, babaları tarafından terk edilmiş birbirlerine kenetlenmiş iki kız kardeş..
Bu terk edilmenin iki kardeşin karakterini nasıl temelden etkilediğini görüyoruz. Viann küçük yaşlarda aşık olduğu Antoine ile evlenip aile kurar- hep istediği o sıcak aileyi-, İsabelle ise babasından sonra ve ablasının da kendi ailesini kurup onu terk etmesiyle hırçın bir kız olmuş girdiği bir çok okuldan atılmıştır.
Ve sonra savaş alevlenmeye başlar. Antoine cepheye çağrılır. Herkes kendince bir şey yapar İsabelle inatçı, cesurdur kendi hayatını tehlikeye atarak 'Bülbül' olur. Ablası Viann'ın ise önceliği kızını güvende tutmaktır, her ne kadar Isabelle ablasını bir korkak zannetse de Viann gizli bir kahramandır. Savaş babaları dahil olmak üzere hepsini değiştirir, savaştan önceki kişiliklerinden bambaşka hale sokar onları.
İki farklı karakterin gözünden bir savaşı izliyoruz. Her sayfa sonunda bundan kötü ne olabilir diye sorgulayabilirsiniz. Ve kitap tam 534 sayfa, söylenecek o kadar şey var ki.. Ama okumak gerek, direniş, fedakarlık, açlık, zulüm, korku, hayat kurtarmak, savaş ne demek anlamak gerek..
Çok satılanlarda bu kitap, cidden de bu övgüyü hak ediyor. Okumadıysanız mutlaka okuyun, belki bir paket mendili de yanınızda bulundurmak istersiniz..
Yazarıyla tanışma kitabım kendisi. Ayşe Övür aynı zamanda arkeologmuş, bu kitabına da yansımış. Gerçekte de var olan Botter Apartmanını anlatırken, mesleğini de yansıtmış. Ki bu kitabın benim açımdan etkileyici bir yönü. İnsanı, o dönemi, binalarını vs araştırmaya itiyor.
Kitabı özetlemek istesem alıntılayacağım şu cümlelerle özetlerdim.
' İnsan, varlığını doğanın ortasında kaybetmemek için mekana, delirmemek için zamana, kimliğini düşünmemek için ise başkasına ihtiyaç duyardı. Bu gezegende yaşayan her ölümlünün, saklanacağı bir eve ihtiyacı vardı.'
Bu kitapta aile sırlarını korumak için susanları, susmanın ağırlığını taşıyanları(Kaan, Kerem), ailenin 'koru' dediklerine saplantılı bir şekilde bağlanmış, kendinden, ailesinden parçaları o eşyalarda bulmayı bekleyenleri (Hamza) okuyacaksınız. İstemediklerini yaşamak durumunda kalanları (Nazlı), çocukluk, ailevi travmaların üstesinden gelmek için didinenleri (Zehra) okuyacaksınız.
Azıcık kitap özeline inelim, ilişkiler ağını, kurguyu başarılı bulmakla beraber Esta ve Kaan ilişkisi bana geçmedi. Bir çırpıda'lık vardı sanki bilemedim, duyguların gerçekliğine inanamadım. Kerem ve Kaan arasındaki çözülmenin Hamza'nın çıkardığı yangınla olmasına anlam veremedim, dolayısıyla sonunu daha farklı hayal etmiştim. Ve anlatılan hikaye gerçek olsaydı, tüm kalbimle Kaan'ın danışanı olan Zehra'nın tüm travmalarının üstesinden gelmiş olmasını ve hayata yeniden güvenebilmesini dilerdim.
Güzel bir kitaptı, okunmaya değer..
