Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Yağmur
Yağmur
@Rainisreading
Okuyorum çünkü bu dünya benim için yeterli değil.
Ankara Üniversitesi
144 okur puanı
Nisan 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Yanii, eh işte. Konusu klişe bir bilim kurgu kitabı olmasına rağmen ben bu tarz kitaplar okumayı çok seviyorum, ancak.. Muhtemelen ilk çıktığı yıllar okusaydım daha çok severdim. İlk çıktığı zamandan beri aklımın bir köşesinde duran bir seriydi. Keşke o zamanlar okusaymışım. Filmini de dün izledim. Daha iyi olabilirmiş. Kitabı okumaya vakit bulamayışım da kitabı daha az sevmeme ve karakterlere daha az bağlanmama neden oldu. Yine de seriye devam edeceğim. Umarım diğer kitaplar daha güzeldir.
“Şanslı” Jude ve “Kıvılcım” Skylar’ın hikayesi bitti. Age gap ve sahte evlilik konulu romantik bir kitaptı. Skylar 18, Jude ise 36 yaşında. Aradaki yaş farkı bana biraz fazla geldi. Bunda Skylar’ın yaşının çok genç olması etken olmuş olabilir. Ancak kitabı okurken ana karakterler arasındaki ilişki ve özellikle erkek karakterin bazı ergence tavırları bu yaş farkının pek gözümüze batmamasını sağladı. Sanki Skylar yetişkindi de, Jude ergenliğinin sonlarına gelmiş bir genç gibiydi. Her ne kadar ergen gibi davransa da Jude’u sevdim, Skylar’ı da aynı şekilde. İki karakter de ailesinden bazı yaralar almış insanlardı. Yaşadıklarına gerçekten üzüldüm. Onun dışında yazarın dili bence aşırı akıcı. Bir oturuşta 100-150 sayfayı rahatlıkla okudum. Umarım diğer kitapları da çevrilir de okuruz.
Şubat ayında okumayı düşündüğüm sonrasında sıkılır mıyım acaba diye ertelediğim kitap. O kadar güzel o kadar masalsıydı ki.. Bazen bir şeyi çok seversiniz ama kelimelere dökemezsiniz ya hislerinizi. Bu kitaba karşı tam olarak öyle hissediyorum. Lucy, Christopher, Jack, Hugo… Ailem gibi oldular ve ben o evden hiç çıkmak istemedim:(. Karakterlerin yaşadıkları ve sonrasında gün yüzüne çıkan gerçekler.. Bazı bölümlerde neredeyse ağlayacaktım. Lütfen okuyun bu kitabı :’)
Okur Takip Önerileri
NOT:KESİNLİKLE KAPAĞI KADAR TATLI BİR KİTAP DEĞİL.
Eva 5 yaşında Deuce ise 23 yaşındayken her ikisinin de babalarını ziyaret etmek için cezaevine gitmesiyle orada tanışıyorlar. Deuce ile tanıştıktan sonra 5 yaşında bir çocuğun “sırılsıklam aşık olmuştum” cümlesi o yaşta bir çocuk için bana saçma geldi. O günden sonra aradan 7 yıl geçiyor ve kısa bir karşılaşma daha yaşıyorlar . Ardından Eva 16 yaşında karşılaştıklarında neler oluyorsa oluyor. Ondan sonrasında yine 2 yıl görüşmüyorlar. Buraya kadar her şey iyiydi. Ancak Deuce’un evli olduğunu öğrenince başımdan aşağı kaynar sular.. red flag gerçektenn. Yani ne olurdu Eva en az bi 18-20 yaşında olsaydı aralarında da makul bir yaş farkı olsaydı ve Deuce evli olmasaydı… Ana karakterlerin çok kısa süre sahnelerini okuyoruz sonra aradan sürekli bi 2 yıl bi 3 yıl bi 5 yıl geçiyor. Bu durum can sıkıcı olmaya başlamıştı artık kitap okurken. Sonrasında neyse ki bitti. Ve Frankie’den o kadar nefret ettim ki okuduğum en iğrenç karakterlerden birisi. Ben bu kadar saplantılı bi karakter okumadım hayatımda. Kitabın son sayfalarında gerçekten midem bulandı:(. Eleştirecek çok şey var aslında ama eleştiremiyorum çünkü kitabın türü bu. En başında da bununla ilgili uyarı vardı zaten. Yani ilk defa okuduğum için bazı sahneler bana ağır geldi. Deuce’tan da zaman zaman nefret etsem de kitabın sonunda daha ılımlı bir hale geldi benim için. Tüm yaşananlar için sadece Eva’ya üzüldüm. Sanırım serinin 2. ve 3. kitapları da bu sene çıkacak. Devamı gelirse okurum.
Başta her şey güzel başlarken orta ve sonlarda her şey çok aceleye getirilmiş sonunda da yarım kalmışlık hissiyatı bırakan kitap. Tam gotik havasına girmiş adapte olmuşken kitabın sayfaları bitti, bir an basım hatası mı var diye düşündüm ama gerçekten bitmiş. Bir etki bırakmadı. Yazarın çok okunan diğer kitaplarını henüz okumadım ama muhtemelen onlar daha iyidir
En sevdiğim tür olan bilim kurguyu aylardır okumadığım için hasret kalmışım. Çok çok güzeldi ilaç gibi geldi :) Evrim teorisine göre maymundan geldiğimiz düşünülüyor. Peki ya ters evrim olsaydı? Farklı bir gezegende maymunlar gelişmiş, insanlar vahşi kalmış olsaydı ne olurdu? Ya da böyle bir gezegene yaşadığımız Dünya’dan bir insan gitseydi orada başına neler gelirdi? Bilim kurgu klasiklerini seviyorsanız buna da mutlaka bir şans verin.
Yazardan okuduğum ilk kitaptı. Kitabın son çeyreğine kadar katilin kim olduğundan neredeyse emindim ve katil gerçekten düşündüğüm kişi çıksaydı kitaba 1 puan verip yazardan bir daha kitap okumayacaktım. Ama son iki bölüm beni şoka uğrattı. Ters köşe oldum. Sadece son kısımda teorilerimden biri çıktı o yüzden 2 puan kırdım. Okurken Sherlock okuyormuş gibi hissettim, bu hissi özlemişim.
Ben bu seriye neden daha önce başlamadımm? Karakterlerin bu kadar güzel ve kitabın bu kadar akıcı olduğunu neden kimse bana söylemedi? Küçük kasaba konulu birazcık da polisiye serpiştirilmiş bir aşk hikayesi okumak isterseniz buyrun. Griffin.. sana şiirler yazabilirim. Sadece son 100 sayfasında olan bazı olaylar tahmin edilebilirdi, ordan puan kırdım. Keşke Griffin ve Winn’in hikayesini biraz daha uzun okuyabilseydik. Serinin 2.kitabında farklı karakterler anlatılıyor diye biliyorum. Umarım onda da bu polisiye kısmı devam ediyordur. Başlamayı düşünüp erteliyorsanız hemen başlayın lütfen. Çünkü karakterler aileniz gibi olacak ve ayrılmak istemeyeceksiniz :)
Hiçbir kitaba kolay kolay 1 puan vermem ama kitabın başında düşündüğüm kişi katil çıkarsa 1 puan verecektim. Kitap koronavirüsün ilk çıktığı zamanlarda karantina sürecinde geçiyor. Yazar karantina sürecini anlatıcam diye o kadar çok gereksiz detay, boş bilgi , boş diyalog yazmış ki 2020’ye geri döndüm ama o anları yeniden yaşayamadım çünkü o anları yaşatacak duygu yoğunluğuyla yazamamış, ruhsuz bir kitaptı gerçekten. Ciara ve Oliver bir süpermarkette tanışıyorlar. Sonrasında sokağa çıkma yasağı ortaya çıkınca buluşamayacakları için aynı dairede yaşamaya başlıyorlar. Kitap bi günümüzü bi 56 gün öncesini bi 25 gün öncesini bi 37 gün öncesini anlatan saçma bi zaman akışına sahip. Kitabın sonundaki yazarın notunda koronanın olduğu zamanlarda bu kitabı yazdığını söylüyor. Yani keşke bu kitabı yazacağına biraz daha film izleseymiş, kitap okusaymış. Sanırım yazar hayatında hiç cinayet, polisiye kitabı okumamış. Bu kadar ters köşe yazmayı beceremeyen bi yazar daha görmedim ömrümde. Neyse. Bence okumayın.
Bir ara hem yabancılarda hem de ülkemizde herkesin çok sevdiği bir seriye sonunda başladım. Konusunu okuduğumda hiç ilgimi çekmemişti gerçekten. Ancak sırf seri çok sevildiğinden merak ediyordum ve okumak istiyordum. Gerçekten iyi ki bu seriye başlamışım! Bir romantik kitapta aradığım ne varsa bu kitapta vardı. Uzun zamandır bu türde böyle güzel bir kitap okumamıştım. Son okuduğum smut içerikli kitaplarda hep ipin ucunu kaçırmış 10.sayfadan smut yazmaya başlayıp nerdeyse her sayfada smut sahneler olan kitaplar okuyunca gerçekten sıkılmaya başlamıştım. Ama bu kitap 10.sayfadan smut okutmayarak beni gerçekten şaşırttı. Karakterleri o kadar benimsedim ki son sayfaları okurken keşke biraz daha hikayelerini okusak bitmese diye düşündüm. Övdükleri kadar varmış.
O kadar büyük beklentilerle başlayıp hayal kırıklığına uğradığım ve okumak istemediğim için araya başka kitaplar aldığım, bu yüzden günlerdir elimde sürünen kitap. Kitabı aşırı seveceğime ve favorilerime gireceğine o kadar emindim ki.. İlk 100 sayfa ne oluyor yazar ne anlatmaya çalışıyor derken ne diline ne de karakterlere hiç alışamadım. Rs’ye girmemek adına araya başka kitap alınca da kitaptan iyice uzaklaştım ve soğudum. Ancak kitapları yarım bırakmaktan nefret ettiğim için de resmen ruhsal sancılar çekerek ve kendime eziyet ederek kitabı okudum ve bitirdim. Ya yazarın dili bana hitap etmedi ya yanlış zamandı demek istiyorum. Bence bir şans verin. Ama benim için olumlu sonuçlanan bir kitap değildi. 4 puanı da sadece sonundaki yazarın notundan ve kitabın vermek istediği mesajdan dolayı verdim. Belki siz çok seversiniz.
Konu itibariyle zaten özgün bir kurgusu yoktu. 320’den sonra sıkılmaya başladım. Yazar aynı olay etrafında döndürüp durdu ve bir heyecanı kalmadı. Artık sonuçlansın diye düşüne düşüne sayfaları çevirdim. 300 sayfada anlatılacak konu yazarın uzatmasıyla 464 sayfa olmuş. Gerçekten aşırı gereksiz yerler vardı bence. Zaten olaylar bence aşırı tahmin edilebilirdi. Düşündüğümden farklı gelişen olaylarda da bir şok etkisi yaratmadı diye düşünürken katil bambaşka biri çıktı. Son 30 sayfa biraz şoka uğradım sadece. Bu kadar az merak uyandırıcı bir kitap sırf bitsin diye sabahtan beri okuyorum, 430 sayfa okumuşum. Gözlerime yazık ettiğime değdi mi değmedi. Başımın ağrımasına değdi mi değmedi :(.
Seçim serisinin ilk 3 kitabını yıllar önce okumuştum ve ana karakterlerin hikayesi orda bitince ben de kitaplara devam etme gereği duymamıştım. Ancak Seninle Eter’de Yalnız kitabı az daha beni rs’ye sokacağı için güvendiğim su gibi akacak bir kitaba ihtiyacım vardı. Yazarın dilini o zamanlarda da çok sevdiğim ve akıcı bulduğum için seriye devam etmeye karar verdim. Önceki kitaplardaki ana karakterlerin olması da çok hoştu ve çocuklarıyla olan ilişkileri çok hoşuma gitti. Başka zaman okusam belki tam puan vermezdim ama şu an bulunduğum yoğun bir hayatın içinde tam da rs’ye girecekken bana ilaç gibi geldi.
Sarhoşken yanlışlıkla evlenen Rhodes ve Ryan’ın smut sahnelerini okuyoruz, bir de güya birbirlerine aşık oluyorlar. Bu kadar çabuk??? Kitap beni az daha rs’ye sokuyordu. O yüzden araya başka kitaplar aldım ve kitapları yarım bırakmayı sevmediğim için sonunda bitirdim ancak sıkıla sıkıla okudum. İlk kitabı da zaten çok sevmemiştim ve benim için ortalama bir kitaptı, devam kitaplarında karakterlerin yaşayacakları sözde aşklarını merak etmiyordum. Ancak bazı kitap yorumlarında serinin bu kitabının daha iyi olduğunu söyledikleri için şans verdim. Keşke vermeseymişim. Ya sport romance bana göre bir tür değil ya da bu seri kötü. Devamını okumayacağım :( serinin tek iyi yönü kitapların kısa ve akıcı olması.
Çerezlik bir kitaptı. Başta beklentilerim yüksekti ama çok karşılayamadı. Noel havasını daha çok hissetmek isterdim. Kitap arkadaşlıktan aşka şeklinde ilerliyordu ve çok fazla olay yoktu. Bu yüzden biraz sıkıldım. Serinin devam kitapları gelirse okurum ama ortalama bir kitaptı, okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz.
Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar ağzım açık bir şekilde okudum. Daha önce hiçbir kitapta böyle bir şey yaşamamıştım. Gerçeklik algımı yitirdim gerçekten. Konusundan bahsetmeyeceğim zaten her yerde bulabilirsiniz. Ancak bu kitap neydi böyle ? Kitap bitti ama ben etkisinden asla çıkamadım. Yazar nasıl her sayfada şoka uğratıp bir sonraki sayfada o şoka uğrattığı konularla da şoka uğratabildi? Bu nasıl mükemmel bir kalem ve yetenek gerçekten. Yazardan okuduğum ilk kitaptı ancak kurgusuna aşık oldum. Bir de bu kitabı diğer kitaplarına göre daha düşük bulanlar olmuş. Bu ortalamanın altındaki haliyse diğer kitapları düşünemiyorum. İlk 100 sayfa aşırı iyiydi sonra kötüye gidiyor diye düşündüm tahminlerim doğru çıkıyor gibiydi sonunda yine ters köşe oldum. 2 puan kırmamın sebebi istediğim gibi bitmemesiydi. Psikolojik gerilim seviyorsanız kesinlikle okuyunnn!
O kadar tatlı ve naif bir kitaptı ki sonuna geldiğimde bitmesini gerçekten istemedim. Ana karakterlerle aramda çok bağ kurdum. Çünkü ortak yaşamış olduğumuz olaylar vardı. Kitap tam bir Taylor Swift şarkısı havasındaydı. Kitabın sonuna kadar 8 vermeyi düşünüyordum ama son bölümden sonra benim için 10 puanlık bir kitap oldu. Belki okuyacak başka bir okur için bu kadar yüksek bir puan olmayabilir, çünkü benim 10 vermemin sebebi karakterlerin yaşadıkları ve onlarla kurmuş olduğum bağ oldu kesinlikle. Ama yine de önerimdir. Aşırı smut içerikli kitaplar okumaktan sıkıldıysanız bu tatlı kitap tam size göre bence :)
Kitaba başladığımda bilim kurgu kitabı okuyacağımı düşünmüştüm. Ancak yanılmışım,
zaman yolculuğu kısmı sadece kitabın başında geçiyor. Kitap yazım dili olarak çok akıcıydı. Ancak komik olsun diye yazılmış bana göre saçma ve komik olmayan unsurlar vardı. Bazı olaylar fazla tahmin edilebilirdi ve klişeydi. Bazı tesadüfler de fazla zorlamaydı. Ancak yine de akıcı olduğu için okumaktan keyif aldım. Ortalama bir kitaptı. Bir tek sonunda gerçekten şaşırdım o yüzden devam kitabını merakla bekliyorum.
Ana karakterimiz Ferdinand savaş esnasında askere gitmemek için karısıyla birlikte İsviçre’ye kaçar. Bir gün Ferdinand’ın eline bir mektup ulaşır. Mektupta askerlik hizmeti için yeniden çağrıldığı yazar. Savaşa katılmak istemeyen ama vatana karşı sorumluluk hisseden Ferdinand’ın hem iç dünyasında kendisiyle hem de dış dünyasında karısıyla yaşadığı ikilemleri okuyoruz.
Yazarın ilk olarak “Firari” diye düşünerek yazdığı bu eser, sonrasında “Mecburiyet” adını almış. Zweig biliyorsunuz ki 1. Dünya Savaşı’nın olduğu dönemde yaşadığı için kendi yaşamından izler taşıyor bu kitap. Her ne kadar eski bir eser olsa da konusu itibariyle günümüzde yaşadığımız olaylara bakıldığında hâlâ güncelliğini yitirmemiş konulara odaklanmakta. Keşke yitirseymiş de eskiden böyle savaşlar oluyormuş diyerek okusaydık bu kitabı.
Zweig’ın gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim kitaplarından birini daha okudum.
Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceler ve karısına duyduğu sevgi.. Peki Ferdinand’ın değerler sisteminde sizce hangisi daha ağır basacak?
İlk kitabın sonu öyle bir yerde bitti ki, dayanamayıp hemen 2.kitaba başlamıştım. Kitabı hayatımdaki birtakım farklılıklardan dolayı okumam uzun sürse de soluksuz okudum. Seri kitaplarda 1.kitap karakterleri ve evreni tanımaya çalıştığımız için ilişkiler pek de güçlü olmuyor ama 2.kitapta ilişkiler arası gelişmeleri görüyoruz ve bağları güçlendikçe kitabı sevmemde büyük bir etkene dönüşüyor bu durum. Bu kitapta da öyleydi. Yazarın oluşturduğu evrende bir sürü yeni karakterle tanıştım. İlk kitaptaki Kaz’ı görmemiş olmak beni oldukça mutlu etti. Zuzana ve Mik’in ilişkilerini okumak çok güzeldi. Aynı şekilde Karou ile arkadaşlıklarını da. Bu kitap boyunca beklediğim ve çok sevdiğim bir karakter vardı ama umutsuz vaka. Gelmedi maalesef. Bir de Karou ile Akiva’nın hakkında daha çok kısım okumak isterdim. Onun dışında kitap aşırı akıcıydı. Her bölüm sonunda bir sonraki bölümü okumak istememe sebep oluyordu çünkü bölümler aşırı merak edici bir şekilde bitiyordu. Kitapta tam anlamıyla kaosun ortasında hissettim kendimi. 3.kitabı da çok merak ediyorum en kısa zamanda okuyacağım.
Karou, Kimeralar tarafından büyütülmüş bir kız. Geçmişi ve ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyor ve hatırlamıyor. Karou’nun hayatı bir yandan dükkanı olan gizemli Brimstone’a (kendisi Kimera) diş toplamakla bir yandan da normal okuluna gitmekle ve çizim yapmakla geçiyor. Brimstone’un dişlerle ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yok. Brimstone bunun karşılığında Karou’ya dilek hakkı veriyor. Karou da istediği basit dilekleri diliyor. Örneğin saçlarının mavi olmasını istemesi gibi. Yan karakterlere gelecek olursak fazlasıyla sinir bozucu eski sevgilisi Kaz var. Okulda aşırı popüler itici tipler olur ya bu kitapta Kaz tam olarak o. Bir de Zuzana var kendisi Karou’nun tek arkadaşı. Her ne kadar Zuzana’nın hiçbir şeyden haberi olmasa da aralarındaki dostlukları ben sevdim.
Ve Akiva.. Kendisi kitaptaki meleğimiz. Konusu hakkında fazla konuşmak istemiyorum spoiler vermemek için .
Seri uzun zamandır kitaplığımda bekliyordu ve ne okusam diye düşünürken birden gözüme çarptı. Düşük beklentiyle başlamıştım ama ilk defa melek temalı bir kitap okudum ve bayıldım! Sanırım son olmayacak . Sadece melekler de yok, bir de meleklerin düşmanı olan kimeralar ve hiçbir şeyden haberi olmayan insanlar arasında geçen bir dünya. Fantastik kitap arayışında olanlara kesinlikle öneririm. Yazarın yarattığı dünyaya hayran kaldım!
Ailesiyle mutlu mesut, sorunsuz bir şekilde yaşayan Tom’un bir cumartesi günü telefonunun çalmasıyla hayatı alt üst olur. Saat 3:01… Arayan kişi yıllardır görüşmediği, okul yıllarındaki en iyi arkadaşı Jack’tir. Soluk soluğa, işkence görüyormuş gibi konuşan Jack, Tom’dan yardım isterken telefon kapanmadan önceki son sözü Tom’un evinin adresi olur. Masum bir arama olacağını düşünen Tom, hayatının o günden itibaren eskisi gibi olmayacağını nereden bilebilirdi ki?
Aşırı sürükleyiciydi, özellikle kitabın yarısından itibaren kitap öyle bir açılıyor ki olan olaylar karşısında ağzım açık okudum. Aklımda bir sürü tahmin oluştu ,ardından o tahminlerin hepsi yerle bir oldu. Üstüne bir de hiç tahmin edemeyeceğim olaylar oldu. Uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir polisiye okumamıştım, çok keyifliydi. Yazarın diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Polisiye sevenlere kesinlikle öneririm.
