Freud bebek cinselliğinin biseksüel olduğunu düşünüyordu, ama kızların çoğu büyüyüp erkeklerle genellikle gönülsüzce evlendiği için kızlar için koşut bir kuram geliştirdi.
Büyük aşk öykülerinin, mitik bir güce erişen klasiklerin genellikle cinsel aşkı simgelemek için cinsel birleşme yerine öpüşmeyi kullanmış olmaları rastlantı olmayabilir. Bunun nedeni yalnızca ciddi gelenek, edep ya da iffet meselesi değildir. Cinsel birleşm enin özel bir şey olduğu görüşü de değildir. Öpüşmenin aşkın simgesi olmasının ve fahişelerin öpüşmediğini söylemenin (elbette bazıları öpüşür) asıl nedeni öpüşmenin orgazm kadar, içtenliği de simgelemesidir.
Öpüşme yalnızca dil ve dudakların ortak dansı değildir, dans pisti ağızda konumlanmıştır, yüzün algılayıcı vahasında. Yüze rastlantısal yakınlığı, eşit bir danstaki ortaklık ve karşılıklı içeri giriş midir öpüşmeyi bu kadar içten kılan?
Bir nokta daha. Uyuyan birinden öpücük çalınabilir ve en isteksiz dudakların üzerine bile dudaklar kapanabilir ama penisin vajinaya tecavüz etmek için kullanıldığı kadar kolay bir biçimde dil ağıza tecavüz etmek için kullanılamaz.
Şöyle düşünün: Mastürbasyon yaparken, insan orada olmayan biriyle seviştiğini hayal edebilir. Ya da insan yataktaki eşiyle değil,
bir başkasıyla seviştiğini düşünebilir; yataktaki eş bunu asla bilemez. Düşsel dudakları öpmekse çok zordur.
Kadın kollarını erkeğe doladı ve dudaklarını uzattı. Erkek onu itip,
"Ben yalnızca sevdiğim kadınları öperim," dedi.
"Peki beni sevm iyor musun?"
"Hayır."
"Kimi seviyorsun?"
"Bundan sana ne? Soyun!"
Erkekler arasında, özellikle de yirmi yaşlarında olanlar arasında, öpüşmenin cinsel birleşmeden çok, aşkla ilgili bir şey olduğu görüşünün ne kadar yaygın olduğu
gerçeği beni şaşırttı.
Herkes, hızlı bir sevişmenin ayrı bir yeri olduğunu bilir, ama orgazm öncesi uyarılma
ne kadar yoğunsa orgazmın vereceği hazzın da o kadar mükemmel olacağını anımsamakta yarar var.