Anlamsızlığımıza anlam katma uğraşı verdiğimiz hayatın ince bir kolunu işgal eden bedenim ve zihnimin mührüne okuduğum kitaplarda rastlamaya çalışıp, kendini her defasında yeniden tanıyıp hayret ederek ışığa yürüyen biri.
Ata sarılıp koşturan bir ipekli, asaletini yansıtıp yüreğime dokunuyor her adımda, hiç ayrılmayacak bir konuk olarak bende saklı kalmak üzere hissettiriyor kendini...
Moderatörlük görevini bu ay da yerine getirdiğim Ahbap Marmara etkinliği olan "Ahbap Okuyor"u bizlere bir şeyler katacak kadar verimli ve bir sonraki etkinliklere teşvik edecek kadar eğlenceli şekilde gerçekleştirdik. Bir sonraki etkinlikte de güzel anlar olması dileğiyle...
Geminin denizde bıraktığı iz kadar coşkulu ama bir o kadar da gelip geçici bir aşkla varlığımı hapsetmisim bir kalbe...Şimdi o denize dalga olup kıyılara vurma zamanı...
Dipsiz bir kuyuya atılmış kadar özgür ama olan bitenden habersiz süzülüyorum, ne bedenim kavuşacak zemine ne de zaten bedenimde hiç varolmamış benliğim...
Düşmekte olan bir kar tanesi gibi muazzam görünen hayatlarımız kimsenin yoluna çıkmayacak kadar kendine özgü görünse de bıraktığımız tüm izlerle birlikte erime zamanı geldiğinde elimizdikilerin hicbirsey olduğunu anlayacağız.
Cevaplanamayan soruların güdümüne girince zihin, beden denen kabuğun sınırları bir zindandan farksızken, cevabına kavusamayacak olan sorular bir virüs gibi varlığı kemirir bir sonraki evsahibine kavusana kadar...
Tavsiyelerinizi ölü bedenlere yaparken, damarlarında akan kanla yaşadığını sanan hayatın bez bebekleri olduğunuzu ölümün soğuk gölgesi üstünüzu örtmeden anlayacaksınız.
Kazandıklarım nedir hayatta? Kazanarak varolmak birseyleri yok edip başkalarının kayıplarına yol açarak başarmak değil mi? O zaman aslolan elimdekilerle mutlu olup daha fazlasını hep birlikte elde ederek mutlu olabilmek için yaşamak...
Kulağıma çalınan bir ezgi...fısıldıyor sanki ruhuma...titretiyor bedenimi ve bana kendimi hatırlatıyor. Yalnızlığa arkadaş olup bir sonraki durakta benimle beraber iniyor hayattan...