Dickens'ın okuduğum 2.kitabıydı sanırım ve yazarın üslubuyla alakalı zihnimde bir şeyler daha iyi oturmaya başladı diyebilirim. Yazarın Büyük Umutları'nı daha çok sevmiştim ama bu da güzel bir eserdi.
Öncelikle Dickens ve okuduğum diğer çağdaşları-19.yy başlarında doğmuş olanlar- ve özellikle Avrupa kıtasından olanları üslup bakımından çeşitlilik göstersede romanların nihayete kavuşması ama çok ama az mutlu sonla bitiyor, iyiler takımı mümkün olan en az kayıpla romanı mutluluk içinde sonlandırırken kötüler cezasını yine görece yumuşak olarak çekiyorlar, kötülerden iyilere bir geçiş söz konusu olabiliyor yani kısaca küçükken film izlerken o minik zihnimden filmin sonuyla alakalı ne kadar umut dolu sonları bekliyorsam o dönem yazarları bunu sakınmadan veriyorlar. Bu gerçekten uzaklığın en üst noktasına gözüm kapalı Dickens'ı koyarım şöyle ki kitaptaki karakterlerin yazgısını birbirine dolamayı çok seviyor yazar, kitabın başında alakasız görünen iki karakter kardeş çıkabilir veya bir akrabalık bağı ileride ortaya çıkabilir, çözülmesi için 20 parametrenin de olumlu olması gereken gizemler çözülür vs.
Gerçeklikle olan bağı çokça önemseyen bir okur olmama rağmen yazarın bu romanını sevdim en azından hayal gücümü genişletti diyebilirim. Bu pozitifliğin tam tersini de Caldwell'de görmek mümkün ne yazık ki o daha realist oluyor.