Bütün insanlık tarihi, en başından beri, bütün insanlığın daha da büyük bir birliğe doğru ilerleyişidir. Bu birlik çok farklı yollarla gerçekleştirilir ve ona sadece onun için çalışanlar değil, ona karşı çıkanlar da hizmet eder.
Kıssaları dinlerken titremez miydi ellerim. kaburgalarım baş eğip gıcırdamaz mıydı. kabirden rahme doğru akmaz mıydı nehirler. ben, inanmak üzere olan, ne kadar da geç anladım karanlığın saltanat kurduğunu ve çadırımda zürriyetimin bağlandığını ve hükmün verildiğini ve ömrümün cürmüm kadar uzadığını ve azabı kabrin bir yolculuğun merhabası olduğunu. orontes'in suladığı çardaklı bağlar. kızarmış narı doğuran kızıl çiçeği toprağımın. beni al, akşam alacasının uslanmaz hüznü. sana yasak meyvelerin tadını anlatacağım.
toprağın da gölgesi olur. serin çocukluk akşamları gibi yaşanır her an. isimsiz bir kayanın sıcağında durmuşluğum, kıvıldayan yıldızları sevmişliğim, kandan sıcak
denizlerde yüzmüşlüğüm. eskir anılar, eskir yüzüm.
Tabiat güçlerine gelince, müslümanın bunlar karşısındaki tutumu korkuya ve düşmanlığa değil, yakınlığa ve dostluğa dayalı olmalıdır. Çünkü insanî güçler ile tabiî güçlerin her ikisi de yüce Allah'ın dilemesi sonucu varoldukları gibi, bu gücü kullanırken de O'nun iradesine bağlı kalmaları gerekir. Sonuç olarak insan, kendi yeteneklerini tabiatın güçleriyle destekleyerek ve yaparak iyi bu dost, yardımcı ve işbirlikçi olmak üzere yarattı. O, bu güçlerin dostluğunu kazanabilmek için onları tanımalı, onlarla işbirliği yapmalı ve onlarla uyum içinde her ikisinin de ortak Rabbi olan Allah'a yönelmelidir. Eğer bu güçler bazan kendisine zarar ve rahatsızlık veriyorsa, bunun sebebi, onları incelememiş, tanımamış olması, bağlı oldukları tabii kanunları kavramamış olmasıdır.