Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

SÂDE

SÂDE
@Sademuhib
İzmit
14 okur puanı
Aralık 2023 tarihinde katıldı
Mürşid hayatta olmalı
Şu halde, mürşidi ahirete intikal eden müridler, şeyh arama durumundadır. Bir kâmil şeyhe bağlanmadıkça, mürid olarak feyiz kesilir; virdler de ilerlemez.
Reklam
Mürşid hayatta olmalı
Bir kimse, "Ben, Şah-ı Nakşibend hazretlerinden terbiye görüyorum, bana şeyh lazım gelmez" dese, bu hükümsüz olur. Çünkü o kimseye şeytan karışabilir veya nefsi hile yapabilir. Cin taifesinden de manevi âleme hile yoluyla giren olabilir. Bir kimse, kendi kendine bunun doğruluğunu bilemez. Onun için, mürşide varmadan maneviyat ile amel ediyorum diyen birçok insan şeytana kul, cinlere esir olarak imanını kaybetme derecelerine düşmüştür.
Bazı veliler ruhaniyetten terbiye görürler. Muhammed Bâkî-Billâh hazretleri, Şah-ı Nakşibend hazretlerinin ruhaniyetinden manevi âlemde terbiye görmüştür.Bunun başka misalleri de vardır. Böyle, maneviyat âleminden terbiye gören bir veli veya mürid, hayatta olan bir mürşide halini tasdik ettirmedikçe manevi terbiye hükümsüzdür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Velayet kanadı
Bir veli ölmekle ölümsüzlüğe ulaşır. Bir beldeden diğer beldeye intikal eder. Onlar kabirlerinde sabit değildir. İkram görürler, Kur'an okurlar, salavat getirir, namaz kılarlar. Yeryüzünde nerede zikir halkaları varsa Rabbim'in müsaadesiyle dolaşırlar. Bu, o velinin velâyet kanadıdır.
Bir velinin iki kanadı vardır: 1. İrşad kanadı 2. Velayet kanadı Bir veli, “Alimler, peygamberlerin varisleridir" sırrıyla, peygamberin irşadını yürütür. Ahirete intikal edince irşad kanadı biter. Delili: Hz. Ebû Bekir ahirete intikal edince Selmân-ı Fârisî hazretlerine, ondan Hz. Ebû Bekir'in torunu Muhammed b. Kasım hazretlerine, o Cafer-i Sâdık, o Bâyezid-i Bistâmî'ye intikal etti.
Reklam
Bir mürşid-i kamil olan veli ahirete intikal etmekle ölür mü? Allah Teâlâ'nın evliyası ölmez; onlar ölü değillerdir. Tasavvuf ehlinin dilinde, "Benim mürşidim ahirete gitmekle velâyeti sönmemiştir. Kınından çıkmış kılınç gibi olmuştur” sözü haktır.
Allah Dostlarını Sevmek
Resûl-i Kibriya Efendimiz'in [sav] hadis-i şerifte, Kıyamet gününde, günahkâr bir kul, amel konusunda iflas ettiğinden dolayı ümitsiz kalmış ise, Allah Teâlâ ona, "Falan yerde benim bir veli kulum vardı. Onu tanır mısın? Falan yerdeki ârif kulumu bilir misin" sorusunu sorar. "Ya Rabbi gerçekten onu bilip tanırım" dediği zaman Allah Teâlâ "Haydi yürü git, seni onun hatırına bağışladım" der.
SÂDE tekrar paylaştı.
51. Minha
SOHBET ve ÇİLENİN FARKI Gavs-ı Hizânî [kuddise sırruhu] derdi ki: "Çilehanede kırk gün kalıp çile çeken bir mürid, bazı makam veya hallere ulaşabilir. Ancak Nakşibendi yolundaki bir sâlikin sohbet yoluyla elde ettiği manevî feyiz ve bereket apayrı bir şeydir. Sohbet onu daha olgun hale getirerek kemale erdirir."
Rabıta
Muhammed Raşid hazretleri [ks]; "Ben rabıtadan feyiz alamıyorum demeyin, siz bilmezsiniz, rabıtaya oturduğunuz dakikada muhakkak surette menfaat görürsünüz” buyurmuşlardır.
Rabıta
Şâzelî tarikatının pîri Şeyh Hasan Şâzelî, "Bir insan zikir çekmez hale gelirse, bu kalbindeki fitneden ötürüdür. Bir insanın kalbine günah ve isyanın fitnesi girerse, hayırlı amellerden olan zikri ve rabıtayı bıraktırır" buyurmuştur.
Reklam
Rabıta
Seyyid Sibğatullah Arvâsî hazretleri de (k.s) Zikir kalbi arındırır, rabıta kalbe yükselme verir. Kâmil velilerin sohbetleri kırmızı Yakut gibidir. Dünyayı gezsen böyle bir yakuta rastlamazsın buyurmuştur.
Rabıta
Şeyh Fethullah [kuddise sırruhû] şöyle buyurmuştur: Nefsi, şeyhin hayalinin vasıtasından yani rabıtadan başka hiçbir şeyle öldürmeye gücü yoktur. Ancak nefsin zulmetini şeyhin rabıtası öldürür.
Rabıta
Gavs-ı Hizânî hazretleri şöyle buyurmuştur: "Zikretmeksizin, sırf rabıta sayesinde hedefe varmak mümkündür fakat bunun tersine rabıtasız yalnız zikirle Mevlâ'ya varılmaz.”
Şeyh Abdülhalik-ı Gucdüvânî hazretleri [kuddise sırruhû] buyuruyor: "İlmi olmayan sûfî şeytana maskara olur. İlmi olmayan vesvese ve nefsanî hilelerden kurtulamaz. Az bir ibadetle mağrur olur veya ibadetin şeklini değiştirerek dalâletten bir çukura düşer."
Bilinmelidir ki, Hacegan silsilesinde Mahmud İncir-i Fağneviden Emir Külâl'e kadar zikr-i hafiyye ( kalp zikri) ile zikr-i alâniyye (açık zikir) cem edilmişti. Ne zaman ki Hâce Bahaeddin hazretleri ortaya çıktı, o günden sonra bu usul terkedildi.
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.