Onlar da, komünizmin ve terörizmin şer güçleri olduğuna, dünyayı kapitalizme döndürmek konusunda ülkelerine, çocuklarına ve Tanrı'ya karşı bir görev edindiklerine inanıyordu. Güçlü olanın hayatta kalması gerektiği prensibini de benimsemişlerdi; eğer mukavvadan yapılı salaş bir kulübe yerine ayrıcalıklı bir sınıfa doğmak şansına sahip olmuşlarsa, o zaman aynı mirası çocuklarına devretmeyi bir yükümlülük olarak görüyorlardı.