Atatürk'ün top arabasına konulan cenazesini görmek isteyen Mina Urgan, aile dostu bir avukatın Karaköy'de caddeye bakan bürosuna gider. Top arabası görününce dolu yağıyormuşcasına "çıt çıt çıt" sesleri duyulur aniden. Giysilerinin düğmelerini koparıp yere atan Yahudiler çıkarır bu sesi. Ölenin ardından düğme koparıp yere atmak bir yas geleneğidir Yahudilerin.
Auschwitz'de öldürülen insanların satışa yollanan ayakkabıları arasına gizlenen bir esir, kaçmayı başarır ölüm kampından. Adı bilinmeyen ama saçlarının renginden dolayı "Kızıl saçlı adam" olarak adlandırılan katliam tanığı, uzun ve korku dolu bir yolculuk sonrasında İstanbul'a ulaşır. Bu kentte Auschwitz'de yapılan zulmü, işkenceyi ve gaz odalarını Filistin'den gelen temsilcilere anlatır. Böylelikle İstanbul, toplama kamplarının gerçek yüzünün ilk kez anlatıldığı kentlerden biri olarak tarih sayfalarındaki yerini alır!
Titanik'te birinci sınıf yolcuların çoğu kurtarılırken göçmenlerin cankurtaran sandallarına ulaşmaması için kapıların kapatıldığı bilinir. Kapitalizmin kuralı olan insan ayrımının ezilen sınıf için ne anlama geldiği, bir geminin batış anında su üstüne çıkar.
1898 yılında Amerika'dan dönerken geminin batması sonucu denize gömüldü sanılan Koca Yusuf'un, Asor Adaları'nda kilise bahçesine gömülü olduğu belirlendi.
Tarih boyunca Nuh'un gemisini bulmak amacıyla birçok gezgin, maceraperest ve bilim adamı çıkar Ağrı Dağı'na. Tırmanışı tek başına gerçekleştiren Tournefort, ülkesine geri dönerken Ağrı Dağı'ndan yürüttüğü çiçek soğanlarını da beraberinde götürür. Kendisini bu hırsızlığın ardından Paris Park ve Bahçeler Müdürü koltuğunda otururken görürüz.
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar.
Pablo Neruda, Yavaş Yavaş Ölürler
Evlerimiz büyüdü fakat ailelerimiz küçüldü. Artık daha rahatız ama zamanımız az. Öğrenim seviyemiz arttı fakat anlama yetimiz azaldı. Ay'a gidip gelerek onca yolu katettik ama caddeyi geçip yeni komşumuzla tanışmakta geciktik. Daha fazla üretelim diye yeni bilgisayarlar geliştirdik fakat daha az iletişim kurmaya başladık. Anlamlar büyük fakat karakterler küçük. Kârlar yüksek fakat ilişkiler yüzeysel. Şimdi artık penceremizde çok şeyin olduğu, odamızda hiçbir şeyin olmadığı bir zaman...
Dalai Lama, Çağımızın Paradoksu
İçimdeki kıpırdanışları dinliyorum.
Bir şeylere açılmak, bir yerlere koşmak,
dünyayı kavramak istiyorum.
Dünyanın bize yaşatılandan, öğretilenden
daha başka olduğunu seziyorum.
Tezer Özlü, Çocukluğun Soğuk Geceleri