Övgü Deveci Safi
Kitap kapaklarına çok dikkat eden biri olarak söyleyebilirim ki kapağının dikkat çektiği kadar konusu da dikkat çekici. Her şeyiyle özen gösterilmiş bir kitap olduğunu düşünüyorum. Hikaye, sular altında kalmış bir dünya ve bundan sonra kurulan yeni dünya düzenini anlatıyor.Geçtiği evreni kafamda kurgularken çok keyif aldım ve yazım dilininin akıcılığından kaynaklı tahayyül ederken hiç zorlanmadım. Hikaye çok hızlı başlıyor. Normalde bir kitap benim için 60 sayfadan sonra açılır.(buna inanıyorum genel) Ancak hızlı bir olayla girdiği için beni çekmesi zor olmadı. Olayların kurgusu karakterin geçmiş yaşantısını, psikolojisini, anlık duygu ve düşüncelerini anlatan şekilde ilerliyor. Okurken o karakter benmişim, bu duygu ve düşünceler bana aitmiş gibi hissettiriyor, bu durum çok sevdiğim bir şeydir. Genel hatlarıyla okuması çok keyifli, henüz bitirmedim ancak bitirince yeni bir inceleme ile geleceğim.
Yani cidden bir kitabı bu kadar sevmeyebilirdim. Karakterler kötü mü? Hayır değil. Konu da aslında kötü değil sadece cidden umrumda olmadı bu hikaye. Ana karakterimiz Maia’nın terzilik macerası da azcık büyüye dokunuşu da ya da altı asla dolmayan nefret aşk ilişkisi de bana hiç ilginç gelmedi. Kitabı son 70 sayfa kala bıraktım. O yüzden muhteşem bir şey kaçırdıysam da yapacak bir şey yok. Sadece bira sövmek istiyorum. Kitap boyu ilginç bir şey olur diye bekledim ama koca bir sıfır. Temel beceri olan terziliğin hiç ilgimi çekmemesi de bu kararımı etkilemiş olabilir ama kitabın romantizm yönünü de aşırı zayıf buldum. Edan! 500 civarı yaşındaki sözde muhteşem büyücümüz 3,5 dakika içerisinde esas kızımıza aşık oluyor. Vov peki neden? Çünkü esas kızımız erkek kılığına girecek kadar cesur. Yani bu kadar toy bir karakter yazacaksa yazar 16-17 yaşında bir karakter yazmalıydı bence. 500 yaşında birinin gördüğü en etkileyici kişi Maiaysa yazık o geçen ömre! Ha Maia kötü mü hayır. Ama maksimum bir yan karakter potansiyelinde ve esas oğlanımıza gıcık olmak zorunda olduğu için durup dururken kötü davranacak kadar boş yazılmış bir karakter. Gereksiz çok doldum kitaba ama okumasanız hiç bir şey kaybetmezsiniz. Kitapların ketesi olmaya aday
düzlükte ve hiç öne çıkan bir tarafı yok. Buraua kadar dayanan herkese sevgiler..
Şafağı ÖrElizabeth Lim · Yabancı Yayınları · 2021882 okunma
Kötülerin Krallığı benim için keyifli konusu olan bir kitaptı. Sürükleyici bir İtalya turu attırdı ve heyecanla okutmayı başardı. Ana karakterimiz Emilia bence sevilesi bir karakterdi ama bu olayların onun değil Kız kardeşi Vittoria’nın başına geldiğini görmeyi tercih edebilirdim. Yer yer anlamsız kararlar ve davranışları oldu çünkü ve bunu karakteri daha o yöne yatkın olan kardeşi yapsa bu kadar gözü tırmalamazdı. Slow burn romance in dibine vurulmuş ve erkek karakterimizi sevdim. Keşke kardeşleri de onun kadar etkileyici kurgulansaymış. Bu tarz kitapların bence en büyük hatası yan karakterlerin derinleşmesine fırsat vermemesi. Sarah j maas dışında bunu yıkabilen yazar da yok gibi zaten bu türlerde. Ama alın okuyun pişman olmazsınız.
Sarah J. Maas bu sefer kendi çıtasını çok yükseltmiş! Kitap muhteşemdi!! Yer yer kendi kurgularını tekrar etmeye meyilli bir yazar olduğu için başta biraz tereddütlüydüm ama beni yanıltmayı başardı. Yarattığı dünyanın çok yönlülüğüyle bu sefer cidden şov yapmış. Öyle ki o evrende geçen bir sürü hikayeyi bayılarak okuyabilirim.
Ana karakterlere bağlanmakta çok zorlanan biri olmama rağmen Bryce’a aşık oldum. Sıradan bir parti kızının açısından olayların ele alınması güzel olmuş, kitap ilerlerken büyüdüğünü ve iyileştiğini görmek çok hoşuma gitti. Yaşadığı acıları ve her gün devam etmek istemese bile çabalamasını kalbimde hissettim. Hunt’a gelirsek yazarın, kanatlı erkek esas oğlandır klişesi mi yapacağını yoksa ilk erkek asla esas oğlan değildirden mi ilerleyeceğini çok merak ediyorum. Yine de Hunt’ı sevdiğimi söyleyebilirim. Yer yer alfagöt olsa bile. Favori karakterim ise küçük tatlı Lelebah <3
Konunun işleyişi bence gereğinden fazla uzatılmış ama bu durumun artısı evreni çok net bi şekilde tanımamız oldu. O yüzden boş boş gezilen kısımlarda hiç sıkılmadım aksine bir dizi izliyormuşum hissiyatı oluşturduğu için çok sevdim.
Son sözüm olarak bence okuyun, boyutu gözünüzü korkutmasın çünkü çok keyifli bir yolculuk oldu ve O SON 150 SAYFA NEYDİ ÖYLE!
Uzun zamandır beklediğim bi kitaptı ve sonunda okudum! Öncelikle kapak tasarımının muhteşemliğinin altını çizmek istiyorum. Çok mu zor sevgili yayınevleri şöyle kapaklar yapmak? Neyse, bekledim bekledim ve kesinlikle beklediğime değer bi kitap olmuş. Bir oturuşta bitirmemek için çok uğraştım, cidden dili akıcıydı. Gelelim konuya ve karakterlere, şahsen ben düşman sevgili olayından sıkılmış biri olarak konusunu başta biraz basit buldum ama yazar risk almadan olabildiğince güzel işlemiş bu temayı, aslında kitap size bir yandan çok şey sunuyor ama sunduklarının çok azını gösteriyor. Yazar kurallarıyla bir dünya kurgulamış ama bunu anlatarak risk almak istememiş gibi. Ben şahsen büyülerinin işleniş şeklinin ve diğer cadı türlerinin daha çok yer bulmasını isterdim çünkü hikayeyi geliştiren kısımlar oralardı. İlginç bir şekilde bir çok karakteri sevdim. Lou kesinlikle okuması çok keyifli bir karakterdi. Zeki, çevik ve ahlaksız olduğu için yer yer güldürdü. Reidin biraz kabız bir başrol olduğunu düşünsem de çift olarak hoş oldukları kesin. Şahsen benim favorilerim Ansel ve Coco oldu. Sadık dostlar olmak dışında nasıl insanlar olduklarını ve neler yaşadıklarını okumayı çok isterim. Bir de Beau vardı ki ne ara bizim ekibe dahil oldu neden peşlerinden sürüklendi bir de üstüne bana kendini sevdirdi anlam veremedim ama hoşuma gitti, daha aktif bir rol oynadığını görmek güzel olur. Hikayenin sonu hızlı bağlandı ve biraz yavan bir tat verdi ama benim fikrim yazar ilk kitabında çok başarılı bir başlangıç yapmış. Serinin devamını ve eğer yazarsa yeni kitaplarını hemen alıp okuyacağım.
Genellikle seri olmayan kitapları okumayı sevmem ama bu kitaba bir şans vermek istedim ve iyi ki vermişim. Sonuna kadar çok sürükleyici bir hikayesi vardı. Karakterlerin davranışları, diyalogları oldukça doğaldı. Hatta bence cidden bir seri olsa hoş olurmuş. İki ana karakterimizin birbirine dalaşmalarına alışkın olduğumuz için sıkılırım sanmıştım ama aslında en çok o kısımlardan keyif aldığımı söyleyebilirim.Yazarın aşkı abartıp hikayeyi geri plana atmaması kesinlikle artı puan yazdı. Türü seviyorsanız alıp keyifle okuyabilirsiniz pıt diye bitiyor ve tatlı bir tat bırakıyor.
Krallığı ÖldürmekAlexandra Christo · Martı Yayınları · 20201,059 okunma
Kitap büyük bir potansiyeli kullanamamış diye düşünüyorum, aslında harika ve orjinal başlıyor. Büyüleyici gotik bir tarzı var ve her an merak ediyorsunuz. Gerilim iyi harmanlanmış ama hikayenin kafası karışık gibi, biraz gotik biraz fantastik biraz gizem derken bunları ortaya çorba yapıyor
ve şahsen beni tatmin etmeyen bir sonla bitiyor. Bu gotik atmosferden daha sade ve özenli bir hikaye okumayı çok isterdim çünkü cidden orjinal bir çıkış konusu var.
Tuz ve Keder EviErin A. Craig · Epsilon Yayınevi · 2020247 okunma
Muhteşem bir seri, yazarın ilk serisinden kesinlikle çok daha güzel ve detaylı işlenmiş. Karakterlerin hepsine ayrı ayrı bayıldım. Kurgusu oldukça dinamik ve herkesin hikayesini detaylı ve incelikli işleyecek zaman bulması muhteşem. Favori karakterimi seçemiyorum bile hepsi bir ekip olarak harikalar.
Kargalar MeclisiLeigh Bardugo · Novella Dinamik Yayınları · 20163,669 okunma
Çok sürükleyici bir kitaptı, hatta seri olabilecek potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Kurgusu ters köşeleriyle beni şaşırtmayı başardı. Bu türü seviyorsanız düşünmeden alın.
Dört Ölü KraliçeAstrid Scholte · Yabancı Yayınevi · 2020440 okunma
Alice’in bakış açısının eklenmesiyle kitabın derinlik kazandığını düşünüyorum. Hikayesini Violetin hikayesinden daha çok sevdim. İlk kitap gibi yine güzel ama potansiyelini tam yansıtamayan bir kitap olarak kaldı benim için.
Eğlenceliydi, kurgusu belki daha iyi işlenebilirdi çünkü bence hikayenin daha fazla potansiyeli vardı. Yine de devamını okuyacağım kadar merak ettirdi 10/7
Darağacı DansıAnna Day · Yabancı Yayınevi · 2019825 okunma