Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Tuğba Yıldırım
Tuğba Yıldırım
@Sirayetkitaplik
Fethiye
3 Mart
228 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Seslendirme ustası,karakteristik sesiyle hep sevdiğim Yekta Kopan’ın öyküleriyle tanışma kitabım Sakın Oraya Gitme oldu.
Kitap boyu tüm öyküleri,kafamın içindeki Yekta Kopan’ın sesiyle okumuş olmak da ayrı bir duygu ve yüzümü gülümseten bir haldi.
.
Yüreğe dokunan,biraz melankoli ekilmiş satırlar karşıladı beni.Yazarın sesi kadar anlatımı,seçtiği konular da karakteristik geldi.Kalemini kimseye benzetemedim.Aslında bu noktada özgünlüğü yakalamayı başarmış bir yazar desem yerinde bir tabir olur.On iki öyküden oluşan kitapta bazı öyküler daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmış,bazıları ise ilk kez bu kitapta yerini almış.
.
Öyküleri seviyor ve iyi bir öykü okuyucusu iseniz kaçırmayın derim. Daha önce bu kitapla ilgili birkaç okuyucudan asla Yekta Kopan ile tanışma kitabı olmamalı diye yorumlar okuduğumu hatırlıyorum.Bu en kötü kitabı diye ekleyenlerde vardı.O sebeple öykülerini anlamlandırmak için biraz öykü alanına gönül vermişlik gerektiğini düşünüyorum. Demem o ki öykülerle aranız çok yoksa size hitap etmeme olasılığı da yüksek.Kitap bittiğinde ben de kalan düşünce ise,en kötü kitabı buysa diğerlerini geciktirmeden okumam gerektiğiydi.
Bir solukta okunacak kitap arayışında olduğumuz anlarda Polisiye-Gerilim türü en iyi kurtarıcılardan.Kaliteli bir dille,zeka ürünü bir kurguyla kaleme alınınca da bir solukta okunmanın ötesinde keyif verebiliyor.Rehine tam da böyle bir kitap.
Bu kitap yazara ait Rizzoli&İsles serisi olarak basılan kitapların beşincisi olan ’Siliniş’ adıyla
Abartmadan söylüyorum harika bir kitaptı.
Yalnız kitapta bolca abartmışlar. Hiç sunum denilen anlamsız akım için yenilmeyecek onca şey ziyan edilip sofralara konulur mu?Yazar sınavlar için sadece kitaplara gömdürülüp harıl harıl test çözdürülen sınıfları '32 mezar taşı ve bir selvi ağacı'olarak tanımlamış.Yok daha neler.Hatta okulda sırasında kımıldayan çocuğa;anında hiperaktif,sağa sola bakınana da dikkat eksikliği var bunun diyorlar.Adının çocuk olduğu kimsenin aklına gelmiyor.Organik yaşam uğruna evin ortasına sera kuran anneler var.Tablet telefon düşkünlüğüne sokaklar bile boşalmış.Olur mu hiç canım koca sokak bu.Neredeyse hayır duasını bile parayla satan babaanne var.Tabii absürt durumların olmazsa olmazı her şeye kutlama,hatta bebek gaz çıkardı diye parti verenler vardı.Tüm bu karmaşada insanlara ne olduğunu anlamadan koşturan kahramanımıza,yardımı parayla satmaya kalkanlar da var.
Kulağa distopik bir kurgu gibi geliyorlar yani o kadar abartı.Yaşam bu kadar da abartılmaz dedirtiyor ama sanki bir yerden de kulağa tanıdık geliyor
Kitap her ne kadar çocuk kitabı olarak dursa da yetişkin yanımız için göndermelerle dolu.Sosyolojik bir vaka alarak ortalıkta dolaşan hâllerimizin resmedilişi.İçerik olarak son günlerdeki yaşantı tarzımıza karşı topluca bir psikoanaliz de diyebiliriz.O kadar yetişkinler için yaniHangimiz bu günlerde bir şeyleri abartmadan yaşayabiliyoruz ki?
.
Demem o ki basit yaşamak lazım hayatı.Abartmadan dozunu iyi ayarlayarak.Sevgilerle
Okur Takip Önerileri
Yedi yıl önce ‘Kürk Mantolu Madonna’ ile başladığım canım Sabahattin Ali’nin kitaplarını okuma serüvenimde,bu eşsiz eserini okumaya kıyamayıp sonlara saklamıştım.Kitabın bende bıraktıklarını anlatacak kelimeleri bulmam elbet güç.Söz konusu Sabahattin Ali olunca lügatım hep bir ahraz kalıyor.
Konu olarak birbirini seven ama çok iyi tanıma fırsatını bulamadan evlenen,hayata bakış tarzları, kişilikleri farklı olan iki genç Ömer ve Macide üzerinden roman ilerlerken;insanların çirkin yüzleri de gözler önüne serilmiş.Roman insanın zorda kalınca neler yapabileceği konusundaki psikolojik tahlilleri ile de ayrı bir derinlik barındırıyor.
Sabahattin Ali'nin bu kitabı edebiyatımızın önde gelen isimlerinden,gerçek kişileri hedef aldığı düşünülen romanı olmasıyla da ayrı öneme sahip.Bu noktaya en güzel değinmeyi önsözde Selim İleri yazmış. Roman sanatının, ‘kurmaca’dan ötesiyle değerlendirilemeyeceğini yazdığı satırları en anlamlısı.Bunun üzerine daha söylenecek söz yoktur derim.
Betimlemeleri Anadolu toprağı kokulu bu kitabın,çevrilen her sayfasında benim coğrafyamın insanları diyerek izlediğiniz karakterler karşınızdı,en canlı haliyle duruyor.Evet konu olarak içinize oturuyor,olamaz bu kadarı dedirtiyor.Bir yanınızda her ne kadar olamaz dese de,şu an hayatımızda gerçekten bir Güldiyar olsa aynı kitaptaki gibi milletçe başına üşüşürdük diye düşünmekten de insan kendini alamıyor.
Konu Güldiyar’a ve ailesine olanlardan çok daha fazlasıydı.Duyguları hiçe saydığımız,delinin birinin kuyuya bir taş atmasıyla milletçe peşinden atladığımız ,merak uğruna kolayca soysuzların ekmeğine yağ çalabileceğimiz yanımız.Satırlarda zulümüm karşısında bazen uğraşmak istemeyen halimiz, istesek de beceremiyor oluşumuz duruyor.Hep bir ezber,hep boş laf yani.’Benim elimden ne gelir ki?
Kimim,neyin gerçek olduğunu sorgulamadığımız;’mış ‘gibilerle yaşatıldığımız gerçek dünyada sebeplerin peşine düşmeyip şekle kolayca kanarken,Güldiyar’ın başına gelenleri çok merak etmem de aslında meraklı insanlara kızdığım bir kitapta oldukça ironikti.Neden olduğunun ne önemli var aslında,olan olduktan sonra…
Yoğun bir duygu şeridinde,asimile olmuş duygusuz insanlarla dolu bu mistik dünyayı mutlaka tanıyın derim.
