Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

SİRYA YAYINCILIK

SİRYA YAYINCILIK
@SiryaYayincilik
Cesaretimizi direnen tüm cesur kalemlerin cüreti ile kuşatılım. Dosya gönderimi için siryayayincilik@gmail.com
‘’Uzaktakiler bir gün gelse de aradaki mesafeler azalmıyor. özlemler bitmiyor hasret geçmiyor insan her zaman ama her zaman sevdiğini özlüyor. yanında olsa bile.’’
Reklam

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ama ben yorgundum. Bir çocuk olarak yorgun, bir kadın olarak yorgun, bir anne olarak çok ama çok yorgundum.
Yazdığı satırlardan bir cümle, bir gazetecinin çok dikkatini çekmişti. Söyle yazmıştı genç kadın; “Ben, nesli yıllar önce tükenmiş, insan ırkına çok benzeyen, vicdansız mahlûkların eline düştüm. Ben pes etmedim. Ben kurtuluş yolunu seçtim. Ben ölümü seçtim,” demişti.
Reklam
Bir asır geçse de, bin devran dönse de değişmeyecek bu dünya. Adalet hep yarım, bazı kalpler hep kırık kalacak. Bazı başlar hep eğik, bazıları hep öksüz, bazıları da hep yetim kalacak. Mevsimler geçecek, çiçekler açıp solacak ama bazı kalplere bahar hiç uğramayacak. Bazılarının da bunlardan hiç mi hiç haberi olmayacak. Böyleydi adeleti olmayan dünyanın kanunu. Böyleydi vicdanlarına perde çekenlerin hayatı. Kaç gül soldu bu hain ve adaletsiz dünyanın kışında ? Kim bilir kaç gül, kaç kardeleni yitirdik daha açmadan; kim bilir kaç kişiyi çocukluğunu bile yaşamadan yitirdik. Bu dünyada yaşayan, adına insan denilen vicdansız yüreklerde kaç çocuk yitirdik !
En önemlisi de ne biliyor musun? Biz onu çocukken kadın ettik diyemezler!
Bir yerde okumuştum ve yazar şöyle diyordu. “İnsanlar kötüydü, kitaplara sığındım.”
Bana sorarsan ben yıllar önce öldüm. Ama hala nefes alıyorum diye kimse beni gömmüyor. Gerçi insanlar yaşayanı ölüden daha çok görmezden gelirmiş.
Hayatın bu karmaşası içinde kendini ne çok ihmal etmişti.
Reklam
Namus kavramı bizler için bacak arasından ibarettir! Oysa bir insanın hayatını mahvetmek de namussuzluğun en büyüğüdür. Bir insanın emeğini yok etmek de, insana hayatı zehir etmek de namussuzluğun en büyüğüydü. Ama bizler hep namusu kadına yükledik. İşte bu yüzden hep bizler kaybettik.
“Az kaldı kelebeğim sabret, bu günde biterse yarın hiç olmayacak!”
Henüz on dört yaşındaydım ve şarkı söylemenin kötü bir şey olduğunu babamdan o gün öğrenmiştim. Hem de dayak yiye yiye. Oysa şarkı söylemek; şiir okumak, yazmak, koşmak, gülmek kadar masum bir şeydi.
Reklam
Tarih sürekli kadının çıplaklığını ve iffetini eleştiren din adamlarının ahlaksız vaazlarını not etti. Ve cahil kesim bunu sadece izledi.
Kırgınlıklarım var elbette 'daha farklı olabilirdi' düşüncesi bir anda zihnimi kurcalamıyor değil ama olsun. Artık hiçbir şeyin önemi yok. Son bir teşekkür de bir gece de büyümeme sebep olanlara gelsin!
Hayat denilen şey acıyı ve mutluluğu aynı anda yaşatabilen garip bir yer değil miydi?
Fahişeliğin, sadece kadınlara özgü bir şey olduğunu sanmayın. Düşüncenin de fahişesi vardır. Kuruş para almadan ruhunu satanlardan âlâ fahişe yoktur!