Çölde rüzgarla yer değiştiren kum yığınlarının ortasında, aç susuz kalmış bir kimse, inci bulsa neye yarar, sedef bulsa neye yarar? Kumda açlıktan soluğu kesilen adamın kemerinde ha altın bulunmuş, ha taş, ne fark eder?"
MISIR’DA İKİ BEYZÂDE VARDI. Biri bilgi öğrendi, öteki servet kazandı. Biri asrın âlimi, diğeri çağın zengini oldu. Ondan sonra zengin olanı, diğerini küçümsedi. Diyordu ki:
"Ben saltanata kavuştum, sen ise yoksul kaldın!"
Âlim olan kardeş şöyle cevap verdi:
"Sevgili kardeşim, ben Rabbime şükretmeliyim, çünkü peygamberlerin mirasına ulaştım, yâni onların ilmine mirasçı oldum. Sen ise Firavun’un mirasına sahip oldun."
* * *
Ben, ayaklar adasında ezilen bir karıncayım, iğnesiyle inleten arı değil. İnsanları incitmeye hiç niyetim yok.
* * *
Bunun üzerine Selman nasihatlerini söyle devam etti: Allahu Teala kullarından biri hakkında şer ya da kötülük dilediğinde ondan Haya duygusunu kaldırır. bunun sonucunda da O kişiden Merhamet çekip alınır. Böylece diğer insanlar Onu kötü ahlaklı, haşin ve kaba biri olarak tanır ve bunun için de sevmezler bu şekilde ondan emanet güvenirlilikte alınır insanlar onu Bir Hain olarak görür Sonuçta da İslam'ın ipi boynundan çözülür ve lanetlenir.
Ey Selman senin soyun sopun nereye dayanıyor? Sen nerelisin, hangi kabiledensin? diye sordu.
Selman Orada bulunanlara asıl gururlanılması gereken değeri şöyle ifade etti: ben dalalette sapıtmış bir insandın Allah beni Muhammed ile hidayete erdirdi. Ben fakir, yoksul bir insandım. Allah beni Resulü ile zenginleştirdi. Ben basit bir köle idim, Cenab-ı Hak beni Resulü ile özgürlüğüme kavuşturdu.
Ben İslam'a girdikten sonra soy sop aramam benim soyumu mu öğrenmek istiyorsun? Benim için Müslüman olmak en büyük şereftir Ben İslamoğlu Selmanım.
Ömer Bin Hattab, az öteden konuşulanları dinliyordu. Selman'ın sözlerinden son derece etkilendiğinden ayağa kalkıp o topluluğun yanına geldiği ve onlara bütün Kureyş bilir ki babam hattap Kureyş'in önde gelenlerinden biriydi böyleyken ben islamoğlu Selmanın kardeşi İslamoğlu Ömer'im dedi.
İsra Suresi:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1. Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Filistin de hergün yine Zekeriya oğlu Yahya ile şehit olurlar. Küfrün varını yoğunu yok etmek için Sapanı Davut gönder Ya Rabb! İbrahim Nemrudu yenmek üzere, Musa fir'avnu boğmak üzere, Bu şanlı kıyam bu gün her yerde, Hükmü Süleymanı nasip et Ya Rabbi! #İsraMiraç
#DünyaKuddüshaftası
Halkın namütenahi adı var en başı hak
Ne büyük şey kul için Hakkı tutup kaldırmak
Hani ashab-ı Kiram ayrılalım derlerken mutlaka sureyi vel asr 'ıokurmuş bu neden Çünkü meknun o büyük surede esrarı felah
Başta imanı hakiki geliyor sonra Salah sonra Hak sonra Sebat: işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur Sana Hüsran artık
Oğlum, sermayen olursa kâr edebilirsin. Sermayeyi yiyecek olursan artık kâr kapısı kapanır.
Başından sel aştıktan sonra değil, su henüz belini geçerken çabala.
Şimdi gözün varken yaş dök, ağzında dilin varken af dile. Can her vakit bedende bulunmaz, dil daima ağızda dönmez. Günahlarının özrünü şimdi dilemelisin, dilin söylemekten âciz kaldığı zaman değil.
Kabirde, Münker’le Nekir’e söyleyeceklerini, bilenlerden şimdi öğren.
Bu aziz dakikaların kıymetini bil, kuşsuz kafesin değeri yoktur.
"Ömrünü boş şeylerle geçirme. Fırsat ele az geçer. Vakit ise keskin bir kılıçtır."
Eşeğin Tılsımı
BİR KÖYLÜNÜN eşeği öldü. Köylü eşeğin başını, bostandaki bir asmanın üstüne nazarlık olarak dikti.
Gün görmüş, tecrübeli bir ihtiyar oradan geçiyordu. Eşeğin başını gördü ve gülümsedi. Bostan bekçisine şöyle dedi:
"Şimdi ölmüş olan şu eşek, kendi başını ve kıçını sopadan kurtaramadı, sonunda yara bere içinde öldü. Şimdi onun kuru kafası, nasıl olur da bostanı nazardan koruyabilir?"
* * *
Hekim hastadan ağrıyı nasıl yok edebilir ki? Kendisi de ağrıdan çaresiz kalıp ölüyor!
* * *
Insanların ayaklarına zincir vurulsa bile, ruhlarına zincir vurulamayacağını düşünüyordu. asıl zincir atalarının dinine körü körüne taklit ederek hakikate kendini kapatmaktı.